26 Kasım 2009 Perşembe

Sökmez sizin tehditleriniz.


İlk kurşunun atıldığı yerde
Meydanı boşmu buldunuz lan
Düşmanların döküldüğü yerde
Vatanıma gözmü koydunuz lan

Eğer böyle devam ederse,
Diyip tehdit ediyosun…
Soyadı Türk’müş ,soysuz seni.
Sen Türk kimdir biliyormusun.

Bu vatanın her yeri,
Türk’ündür Türk’ün evi.
Tehditle kaçarmı sandınız lan,
Bu vatan için can verenleri.

Boş mu sandınız meydanları,
Ecelinizemi susadınız lan.
İlk kurşun izmirde atıldı,
Denize döküldü kahpe yunan.

Kahpenin bittiği yerde,
Mantar gibi bittiniz…ama,
Sökmez asla Türk milletine
Sökmez sizin tehditleriniz.

erdin@ sert

20 Kasım 2009 Cuma

DOMUZ GRİBİ VE İŞTE O AŞI.....

BILINMEYEN GERCEKLER............




DOMUZ GRİBİ AŞISI GERÇEĞİ

Şimdiye kadar üç firma üretim yapmış:

GlaxoSmithKilne firmasının Pandemrix, adlı aşısı.

Baxter International’ ın H1N1aşısı.

Her ikisininde henüz lisansı yok. Avrupa ilaçlar kuruluşu tarafından onaylanmamış.

Novartis tarafından üretilen Influenza A (H1N1) 2009 Monovalent.

Amerikan’nın bazı eyaletlerinde zorunlu aşılamaya karşı tepkiler artıyor. Aşılardan ölümler meydana gelmekte. İngiltere ülkesinde kesinlikle böyle bir uygulama yapmayacağını söylüyor. Diğer ülkelerdede durum farklı değil.

Bu aşılar yapıldıgı takdirde:

-Guillain-Barre sendromu

-Vaskülit

-Felç

-Anafilaktik şok

-ve ölüme neden olabileceği duyuruluyor.


Ayrıca Novartis firmasının geliştirdiği ilacın yan etkilerini Novartisin kendi laboratuvar sonuçlarından okuyabilirsiniz.

ŞİMDİ OLAYI İSTERSENİZ TÜRKÇE KONUŞALIM

1-DOMUZ GRİBİ AŞISINDA DOMUZ KANI VAR..
2-BU AŞININ İÇİNDE KISIRLIK YARATAN YAN ETKİ VAR.
3-BU AŞININ İÇİNDE İNSANIN GENETİK YAPISINI BOZAN MADDELER VAR.
4-BU AŞININ İÇİNDE DÜNYADA BİR NUMARALI KANSOROJEN MADDE ÖZELLİĞİ TAŞIYAN FORMALDEHİT BULUNUYOR.YANİ AMERİKA YASAKLI OLAN AVRUPADA YASAKLI OLAN BİR MADDE..(AMERİKADA BU AŞIYI VURULAN VATANDAŞ DEVLETE DAVA AÇMIŞ)

ŞİMDİ İŞİN SOSYOLOJİK BOYUTU

1-ALMANYADA HÜKÜMET YETKİLİLERİ BÜROKRASİ KESİMİ CİVASIZ AŞIYI KULLANIRKEN, HALKA CİVALI AŞI KULLANACAKLAR BU HABER ALMANYADA DUYULUNCA HALK AYAKLANDI- ÜLKEMİZE GELEN İLK PARTİ AŞI (500 000 AŞI) CİVALI HABERİNİZ VARMI.

2-KUŞ GRİBİ HASTALIĞININ İLACI OLAN TAMİFULU İLACININ FİRMA SAHİBİ Donald Rumsfeld (amerikanın 3. etkili adamı) idi VE 2 MİLYAR DOLAR KAZANDI. ŞİMDİ BU HASTALIĞIN İLACI OLAN FİRMALARIN HEPSİNİN YAHUDİ FİRMASI OLDUĞUNU BİLİYORMUSUNUZ..

3-TÜRKİYE DE CİDDİ OLMAMASINA RAĞMEN SÖZDE BİR KAÇ İLDE ESKİLERİN AJAN LAWRENCE LERİ GİBİ ÜLKEMİZE SOKULAN SÖZDE SANAL HASTALIK İLE HALKI KANDIRAN BU ÜLKE YÖNETİCİLERİ, HABERLERDE YAPILAN DOMUZ GRİBİ HABERLERİ İLE HALKI PSİKOLOJİK OLARAK BASKI ALTINA ALIP KENDİLERİNCE ALINACAK 43 MİLYON AŞININYANİ 1 MİLYAR DOLARLIK AŞININ BAHANESİNİ OLUŞTURDUKLARINI BİLİYORMUSUNUZ.

4-HİÇBİR ÜLKEDE, HATTA ÖLÜMLERİN YAŞANDIĞI ÜLKELERDE BİLE ÜLKE HALİNDE BU KADAR AŞI TALEBİ OLMAZKEN NEDEN TÜRKİYE KOBAY ÜLKE OLARAK DENENİYOR..

5-DOMUZ GRİBİ HASTALIĞININ KENDİ KENDİNE OLUŞABİLECEK BİR EVRESİ OLMAYAN HASTALIK OLDUĞUNU BİLİYORMUSUNUZ. YANİ ÖZEL LABARATUARDA ÖZEL HAZIRLANMASI GEREKEN BİR HASTALIK OLDUĞUNU BİLİYORMUSUNUZ.

ŞİMDİ ASIL DÜŞÜNÜLMESİ GEREKEN ŞEY

1-İSRAİLİN TEVRATTA ARMEGEDDON SAVAŞI YAPACAK VE SADECE 144.000 KİŞİ KALACAK DİYOR. BU SAVAŞ İLLA SİLAHLA OLACAK BİR SAVAŞ OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE. BU BU SALGIN HASTALIKLARIN HEPSİ LABARATUAR DA HAZIRLANAN HASTALIK OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE VE İLAÇ FİRMALARININ HEPSİNİN YAHUDİ KURULUŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE, SİZCE SONUÇ NE ÇIKIYOR...

2-HACCA GİDECEKLERE BU AŞI VURULACAK MIŞ... ŞİMDİ HACI ADAYLARINA DİYANETE SORUYORUZ. HARAMLA TEDAVİ OLUNMAZ HADİSİ ŞERİFİ VARKEN, VE DOMUZ GRİBİ AŞISININ İÇİNDE DOMUZ KANI VARKEN, BU AŞIYI ALAN HACI ADAYLARININ HACCININ KABULÜNÜ VE SAĞLIĞINI NASIL HİÇE ATILABİLİR.







Yakın bir zamana kadar, DNA, içine girilmez bir alandı. Ama bugün çok net biliyoruz ki, genetik sarmallar rahat açılabiliyor ve istenildiği gibi kromozom dizilişine eklemeler, çıkarmalar yapılabiliyor


Genetik yapısıyla oynanmış gıdalar, doğrudan genetik yapıyla ilintilenen aşılar, tıpkı bilgisayarımıza şu veya bu şekilde giren virüs programları gibi, kendini sistemle entegre eden programlarla pekala insan genini değiştirebiliyor, yapısını bozabiliyor ve hatta yavaş yavaş ölümüne yol açabiliyor


Dolayısıyla, bugün pratikte yapılmasa da, kanatlı atların, insan formunda hayvanların, domuzlaştırılmış varlıkların, yarı maymun yarı insan yaratıkların ortaya çıkması an meselesidir Çünkü bunun mümkün olabileceği artık biliniyor. Yapılmıyorsa sebebi; İsrail’deki din adamlarının gücü, Hıristiyan ruhanilerinin ahlaki istinat duvarlarıdır



Yakında, insan beden malzemelerinin üretildiği laboratuarlardan söz edilirse şaşmayın. Bunların dini ve hukuki boyutları yıllardır tartışılıyor. Hızla o yöne doğru gidiyoruz Bunun için şeytan da elinden gelini yapıyor. Dünyadaki sürgün hayatı bir an önce bitsin diye, saklı ve gizli telkinlerle insanlığı yıkıma sürüklüyor. Siyasi tabirle insanları kışkırtarak, “tanrıyı kıyamete zorluyor”



İşte domuzlaştırma operasyonu da bu çalışmalardaki son merhaledir Bu kadar açıklamanın hülasasına gelince

Biliyorsunuz son olarak Domuz Gribi diye bir hastalık gündemde. Ve tabii aşısı da Dünyada haysiyet sahibi bilim adamlarından aşıya ciddi tepkiler var. ‘Bu aşı, bir hastalığı yok etmek için üretilmedi, aksine insanlığa yeni bir hastalık taşımak için üretildi.’ diyorlar.


Hayır, sizi temin ederim bu aşı sadece hastalık getirmiyor, transgenetik ‘terminatör genler’ de içeriyor. İnsan tabiatını yavaş yavaş meshedecek ve onu başka bir varlığa dönüştürecek genler

Beni şaşırtan ve kahreden ise, Türkiye’nin, Sağlık bakanımızın eliyle bu belaya sürüklenmesidir. Bu belayı insanlığın başına biz sarmışız gibi, aşı uygulamasında pilot bölge yapıldık. Efendim bilmem kaç milyon insan risk altındaymış da aşı yapılmazsa bilmem kaç bin insan ölecekmiş de İnsaf be, insaf. Allahtan korkun. Bu işlere hangi mantık ve vicdan ile bakıyorsunuz?



Yani bakanın dürüstlüğüne inanmasam diyeceğim ki, birilerinin zenginleştirilmesi için Türk milleti kobay yapılıyor İktidarın en başarılı bakanı olduğuna inandığım Recep Akdağ nasıl bu yalana inandırıldı anlayamıyorum. Pekala harhangi bir grip gibi savuşturulacak bir hastalığı bu kadar büyük bir panikle lanse etmesi hakikaten akıllarda soru yaratıyor


Bu nasıl bir panik böyle? Yoksa birileri bu ülkeye girip virüsü serpti de bizim haberimiz mi yok.


Ben açık söylüyorum, bu kadar açık ikaz ve uyarılara rağmen aşı dayatılacak olursa bu millete ihanet edilmiş olur! Florası, genetiği temiz, hala insan varlıkların yaşadığı Anadolu’ya işgalden beter bir darbe indirir. Düşünün bu toprakları, tohumları, damızlıkları. Tahıl öldü, çeltik öldü, meyve öldü hayvan öldü. Arı öldü bal öldü. Karpuz öldü kavun öldü buğday öldü


Bir zamanlar da nüfus planlaması adı altında bu milleti kısırlaştıracak aşılar yaptılar. Ve bugün biliyoruz ki, Türkiye’de kısırlık son on yılda yüzde 27 oranında artmış durumda...



Ben bu konuda yazacak belki de son insanım. Lütfen hamiyet sahipleri ortaya çıksınlar ve şu meseleyi millete izah etsinler. Özellikle aşılarla, genlerin nasıl tahrip edilebileceği konusunda insanları aydınlatsınlar. Çoğu Siyonist baronlara ait olan ilaç fabrikalarını zengin edeceğiz diye, milletin kanıyla geniyle oynatmayalım!
.

SEN - SEVDİKLERİN - ÜLKEN - İNSANLIK YOK EDİLİYOR UYANIN ARTIK.. BU İSRAİLİN EN BÜYÜK HEDEFİ..BOZULMUŞ TEVRATTA ÖLE YAZIYOR ÇÜNKÜ...

BU ADAMLARIN İNANCI, BU DA İSRAİLİN EN BÜYÜK İMANI,UYANIN ARTIK..

14 Kasım 2009 Cumartesi

Şener'den açılım yorumu


"Başbakan bürokratlar aracılığıyla açılım meselesini dış güçlerle gizli gizli görüşüyor. Yani açılım dışarıdan pişirilip geldi."

Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, “Demokratik Açılım”ı gazetelerden öğrendiklerini belirterek, “Artık yabancı gazetelerden öğreniyoruz ne olup bittiğini. Başbakan bürokratlar aracılığıyla açılım meselesini dış güçlerle gizli gizli görüşüyor. Yani açılım dışarıdan pişirilip geldi” dedi.

Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, partisinin Mersin İl Binası'nın açılışına katıldı. Burada partililere seslenen Şener, konuşmasına Abdürrahim Karakoç’un “Bu Çağrı Sanadır” şiirinin, “Bir avuç toprak gönder bana Edirne koksun, Ağrı koksun, Mersin koksun. Her zerresi burcu burcu Türkiye koksun” dörtlüğünü okuyarak başladı. Şener, konuşmasında partisi’nin İktidar hedefiyle açıldığını vurgulayarak, “Türkiye Partisi bugünkü kavga ortamını, kin ve nefret ortamını tasfiye etmek için geldi” ifadesinde bulundu.

-"TÜRKİYE PARTİSİ İKTİDARI DOKUNULMAZLIKLARI KALDIRACAK"-

Şener, “Milletvekilliği dokunulmazlığını bıraktım, attım. Aranıza geldim” diyerek, “Vekillerin dokunulmazlıkları var asillerin yok. Böyle bir memleket gördünüz mü? Türkiye Partisi iktidara geldiğinde dokunulmazlıkları kaldıracak. Devlet vatandaşa dokunuyorsa vekillere de dokunacak. Dosyalara bakıyorsunuz mecliste 550 milletvekili var, 500 dosya var. Mahkeme gönderiyor. Bu kadar vekilin dosyası var, yargılanması lazım. Mahkemeler meclise göndermiş. Türkiye Cumhuriyet tarihinde hiç bu kadar yüksek sayıda dokunulmazlık dosyası olmadı. Şu vekilin şu suçu var, falan bakan şu suçu işledi. Başbakanın birkaç dosyası var yargılanması lazım. Bu dosyaların içerisinde zimmet var, ihaleye fesat karıştırma var ama dosyalar meclis raflarında tozlanıyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, döneminde sadece AKP hükümeti döneminde tek bir dokunulmazlık dosyası açılmamıştır. Mahkemeler hesap soramaz, meclis dosya açamaz. Böyle bir ülke olur mu? Demek ki fazla güç verdiğinizde afra tafra artıyor” ifadelerinde bulundu.

-"BAŞBAKAN PARTİNİ DE AL GİT"-

Başbakan Erdoğan’ın köylü bir vatandaşa ‘ananı al da git‘ dediğini hatırlatan Şener, “Başbakan, işçiyi azarlıyor işçinin oyunu alıyor. Çiftçiyi azarlıyor, çiftçinin oyunu alıyor. Sanayiciyi hırpalıyor sanayicini oyunu alıyor. Köylüyü azarlıyor köylünün oyunu alıyor. Emekliyi azarlıyor emeklinin oyunu alıyor. Basını azarlıyor gece gündüz televizyonlar gazeteler yanlışlarını doğru diye yayınlıyor. Tek bir gazeteci basın özgürdür diyemez. Varsa desin. Başbakan köylü vatandaşlarımıza ‘ananı al da git‘ dedi. Bizimde Türkiye Partisi olarak Başbakan’a söyleyecek sözümüz var. Başbakan partini al da git. Türkiye Partisi geliyor" diye konuştu.

-“TÜRKİYE PARTİSİ'Nİ İKTİDARA TAŞIYACAĞIZ”-

Türkiye Partisi’nin 15 bini aşkın kişiyle miting yaptığını ama baskı altında olan medyanın görmezden geldiğini iddia eden Şener, “Sivas’ta Türkiye tarihinin en uzun konvoyunu oluşturduk, Antalya’da çok önemli açıklamalar yaptık. Basın sustu. Yayınlamadı. Hükümetten talimat geliyor. Türkiye Partisi’ni yok farz edeceksiniz. Yoksa oluk oluk bu partiye doğru gider. İktidarı değiştirirler. Gazeteler televizyonlar hepsi susma yarışına girdiler. Hepsi susuyor. Hepsi sussun, dükkan dükkan dolaşacağız. Memleketi bir baştanbaşa dolaşacağız. Türkiye Partisini iktidara taşıyacağız. Arkamızda holdingler yok arkamızda medya patronları yok. Bizim arkamızda okyanus ötesi dış güçler yok. Bizim arkamızda siz varsınız siz” ifadesinde bulundu.

-“BAŞBAKAN AÇILIMI DIŞ GÜÇLERLE GÖRÜŞÜYOR”-

“Demokratik Açılım”a da değinen Şener, açılımı yabancı gazetelerden öğrendiklerini ifade ederek, şöyle devam etti:
“Artık yabancı gazetelerden öğreniyoruz ne olup bittiğini. Başbakan bürokratlar aracılığıyla açılım meselesini dış güçlerle gizli gizli görüşüyor. Yani açılım dışarıdan pişirilip geldi. Başbakan ve diğer muhalefet partilerinin sözcüleri ağza alınamayacak sözleri söyledi. Bu ülkenin birliğini isteyenlerin sorumlu davranması lazım. Demokraside anlamak için demokrasiyi içselleştirmek lazım. Senin için demokrasi ya bir tren istasyonu ya bir tren vagonudur. İnsanların düşünemez konuşamaz hale getirip 72 milyonu dinleyeceksin demokrasi var diyeceksin.”

-“NUMARAM AYNI DİNLEYEN ARKADAŞLAR VAR”

Parti Binası’nı açtıktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şener, bir gazetecinin “Siz de dinleniyor musunuz?” sorusuna, “Bakan olduğum dönemde kullandığım telefon numarasını sivil hayatımda da kullanıyorum. Bakanken dinlendiğim söylenmişti. Numaram aynı, dinleyen arkadaşlarda var” diye yanıtladı. Herkesin kendisini baskı altında hissettiği bir ortamın olduğunu, herkesin dinlendiğine inandığı bir dönemin yaşandığını da belirten Şener, şunları kaydetti:

“Türkiye de Ergenekon gibi Denizfeneri gibi davalar sürüyor. Bunlara ilişkin gazeteciler, akademisyenler siyasiler televizyonlarda gazetelerde ‘yargıya güveniyoruz ‘diyorlar. Bu ülkede siyasilere gazetecilere güven yok. Ben de yargıya güvenmiyorum niye güveneyim. Bir vatandaş olarak bunu söylüyorum, güvenmiyorum. Bir anket yapılsın bunun için bakalım yargıya ne kadar güveniliyor. Herkesin kendisini baskı altında hissettiği bir ortam var. Herkesin dinlendiğine inandığı bir dönem yaşıyoruz. Bunlara sesini çıkarmayan yargı mensupları kendilerinin dinlendiği ortaya çıkmasıyla tepki göstermeye başlaması da ibret vericidir. İlginçtir. Şimdiye kadar neredeydiniz. Vatandaş olarak sormaya hakkım var. Başbakan Telekominikasyon İletişim Başkanlığı (TİB)’nı 3 yıl önce kurdu. Dinleyen kurumları dinleyecek nitelikte özel bir kurummuş gibi kurdu. TİB’in başkanını Başbakan’ın atamasını Anayasa Mahkemesi iptal etti. Bakanlar kurulunun ataması Başbakan’ın atamadığı anlamına gelmez. Başbakan TİB’e alacağı personeli Ulaştırma Bakanı ile teke tek seçerek almıştır.”

Bahçeli ‘Hesap sorulur’ dedi


‘Bu Meclis’te bölünmeyi mi tartışacağız...’

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sözde demokratikleşme projesi olarak nitelendirdiği demokratik açılım konusunda hükümete hodri meydan çekti. Konuşmasına şehit ve gazilere şükranlarını sunarak başlayan Bahçeli özetle şunları söyledi:

* BÖLÜNME MODELİ: Hükümet eliyle Türkiye için bölünme modelleri arayışına girilmesine, siyasi tarihimizde ilk defa şahit olunmaktadır. Bugün burada neyi tartışacağız? Nasıl bölüneceğimizi mi? Aylardan beri görüşmek, buluşmak, konuşmak, temas kurmak istiyordunuz. İşte buradayız. Bunların hangisine onay verip, hangisini savunacağız? Allah esirgesin, bunlara izin verirsek, muhterem ecdadımıza, ne diyeceğiz? Türk milleti bunu asla kabul etmez. Yıkımın muhataplarına da hak ettiği dersi verir, hesabını da sorar.

* SİYASİ YOL: PKK açılımıyla yapılmak istenen, terörün silahla yapamadığının siyasi yollarla hayata geçirilmesidir. Meclis maalesef bugün PKK’ya teslimiyetin belgesi olan bu yıkım projesini görüşmektedir. Bölücü emellerin toplumsal siyasi kimlik talebi olarak kabul edilmesi, siyasi statü taleplerine zemin hazırlayacaktır.

* ADIMIZ TÜRK: Burasının adı Türkiye, milletinin adı ise Türk milletidir. Ya, bu topraklar ve üzerinde yaşayan millet bir ve bütün tutulacaktır, ya da Türk milleti Anadolu’dan atılıp tarihten silinecektir. Bunun adı tarihi Şark Meselesidir. Ve tarafları bellidir. Bir yanda Türk milleti, diğer yanda yedi düvel. Bir yanda milletimiz, inançlarımız, değerlerimiz ve bayrağımız; diğer yanda haçlı zihniyeti.

* AMBALAJ: Teröristbaşı bile ayrı bir devlet kurma fikrini “demokratik Cumhuriyet” denilen bir istismarın içine sıkıştırmak durumunda kalmıştır. “Kürt sorunu diyerek başlatılan sözde açılım süreci de kısa zamanda demokrasi ambalajının arkasına saklanmıştır.

* ÇÖZÜM ÖNERİLERİ: Bütün teröristler silahları ile birlikte teslim olmalıdır. Tamamı Türk adaletine hesap vermeli ve verilen hükme rıza göstermelidir. Hükümetin ilk görevi tamamını teslim alıp, adaletin önüne çıkartmaktadır. İkinci yapacağınız iş ise, yokluk, işsizlik, yoksulluk çemberini kırarak bu mevkilere kadar ulaşmak için yola çıkmış diğer evlatlarımızın önünü açacak tedbirleri geliştirmektir. Birilerinin ayrıştırmaya yönelik talepleri demokrasi içinde görülecekse, bilinmelidir ki bizim misli ile göstereceğimiz tepkiler de aynı demokratik çerçevede olacaktır.

* DEMOKRASİ PUTU: Bu itibarla, hiçbirimizin soyut bir demokrasi putu peşinde ve sanal açılım paketleri ile milletimizin ufalanmasına göz yummamız ve millet birliğinden vazgeçmemiz asla mümkün olmayacaktır.

* KONU KAPANDI: Türkiye’yi yıkıma götüren küresel aktörlerin, siyaset tüccarlarının, menfaat çetelerinin ve bölücü ihanet odaklarının oyununu bozmak milli görevimiz ve namus borcumuz olacaktır. Girdiğiniz yoldan dönmemekte ısrarlı iseniz, sandalye sayınız yeterlidir. Açılım ortağınızla birlikte (DTP’yi kastediyor) elele veriniz ve hodri meydan, bölünme yasalarını çıkartabiliyorsanız çıkartınız.MHP için bu konu, bir daha açılmamak üzere kapanmıştır.

13 Kasım 2009 Cuma

'Başbakan, çok utanç duyulacak bir konuşma yaptı'




MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın, TBMM Genel Kurulundaki konuşmasını, "Çok utanç duyulacak bir konuşma yaptı. Başbakan, gittikçe kendisini dağıtıyor" diye
değerlendirdi.

Bahçeli, kuliste gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Erdoğan'ın, "çok utanç duyulacak bir konuşma yaptığını" savundu.

Devlet Bahçeli, "Kendilerinden beklenmeyen bir üslup. Başbakan, gittikçe kendisini dağıtıyor. Toparlanmasını tavsiye ediyorum" dedi. Bunun, çok yanlış
bir konuşma olduğunu dile getiren Bahçeli, AK Parti'lilerin de bu konuşmayı tasvip etmediğini düşündüğünü söyledi.

Bahçeli, Erdoğan kürsüdeyken, kendisinin yerinden konuştuğunun anımsatılarak, ne söylediğinin sorulmasına, "Sadece 'ayıp oluyor' diye el
işareti yaptım" yanıtını verdi.

Genel Kurul Salonunu terk etmeyi düşünüp düşünmediğine ilişkin soruyu yanıtlarken Bahçeli, MHP'de "terk" kavramının olmadığını belirtti.

Bahçeli, açılımın ne olduğunu anlayabilmek için bir kez daha toplantı yapılması gerektiğini kaydetti.

İşte MHP'nin çözüm önerisi


Bahçeli, Meclis'te sert konuştu ve önerilerini açıkladı

AA


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Bugün yüceMeclisin önüne PKK açılımıyla çıkan AKP hükümeti, 7 yıllık iktidarı dönemindekiacz ve zafiyetlerden sonra terör örgütüne teslim olma noktasına gelmiştir.Terörle mücadele bırakılmış, terörle müzakere ve mütareke süreci başlatılmıştır"dedi.

İŞTE MHP'NİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

- Tüm Teröristler teslim olmalı
- Tamamı adalet önüne çıkartılmalı ve alacakları hükme razı olmalı
- Anayasa kurcalanmamalıdır
- Yokluk önlenmelidir. Bölgeye yönelik ekonomik yatırımlar yapılmalıdır.

Bahçeli, "demokratik açılım" konusunda, TBMM Genel Kurulunda yapılangenel görüşmede, partisinin görüşlerini açıkladı.Sözlerinin başında, terörle mücadelede vatan ve bayrak uğruna toprağadüşen şehitleri rahmet, minnet ve şükranla andığını ifade eden Bahçeli, gazilerede şükranlarını sundu."Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 89 yıllık kutlu tarihinin entalihsiz günlerinden birisini yaşamaktadır" diyen Bahçeli, Türk milletininkurtuluşu, bağımsızlığı, hürriyeti ve birliğinin en büyük temsilcisi olan, enmuhteşem mekanı olan bu çatı altında konuşulan konulardan üzüntü duymamanınmümkün olmadığını söyledi.Bahçeli, "Türkiye'yi 7 yıldır derin uçurumlara sürükleyen, yönetimiradesini başka başkentlerin yörüngesine oturtanların, milleti bölme hayallerininburada tartışılmak durumunda kalınmasının son derece kaygı verici olduğunu"vurgulayarak, şöyle devam etti:"Hükümet eliyle Türkiye için bölünme modelleri arayışına girilmesine,siyasi tarihimizde ilk defa şahit olunmaktadır. Dün, Meclisin ilk Başkanı olanMustafa Kemal'in Anadolu'ya çöreklenmiş işgalcileri atmak için verdiği mücadeleyebakınız. Bugün, aynı çatı altında bulunanların getirdikleri tekliflere bakınız.Dün, bir milletin bağımsızlık savaşını tıpkı bir savaş karargahı gibi doğrudanyönetmiş muhterem kahramanların vatanı kurtarmak için verdikleri mücadeleyebakınız. Bugün, bu mücadeleyi sorgulatmaya çalışanların çırpınışlarına bakınız.Dün, Malazgirt'ten buyana bu toprakları vatan yapmak için can vermiş milyonlarcaaziz şehidin ve gazinin mücadelesine bakınız. Bugün, şehidini sorgulatan biranlayışın düştüğü çaresizliğe bakınız. Dün, dağınık, moralsiz, umutsuz, yoksulbir milleti bir araya getirmek için elele vermiş; yılgın, küskün, moralsizkitlelerden büyük bir millet meydana getirmiş kahramanlara bakınız. Bugün, aynımuhteşem milleti otuzaltıya bölmeye çalışanların heveslerine bakınız.
İşte Bahçeli´nin çözüm önerileri
video için tıklayın


"-"BUGÜN BURADA NEYİ TARTIŞACAĞIZ?"-

"Bugün burada neyi tartışacağız?" diyen Bahçeli, şu soruları yönetti:"Nasıl bölüneceğimizi mi? Nasıl ayrılacağımızı mı? Kardeşlerimizi nasılterk edeceğimizi mi? Bugün burada hangi konuda uzlaşacağız? Devletimizi nasılparçalayacağımızı mı? Topraklarımızı nasıl taksim edeceğimizi mi? İllerimizikimlere vereceğimizi mi? Bugün burada hangi karara varacağız? Şehitlerimize nasılihanet edeceğimizi mi? Gazilerimizi bir kez daha nasıl yaralayacağımızı mı?Asker, polis ve korucularımızın hatıralarını nasıl ayaklar altına alacağımızı mı?Aylardan beri görüşmek, buluşmak, konuşmak, temas kurmak istiyordunuz. İşteburadayız. Milletimizin gözü önünde ve onun şahitliğinde bilmek ve duymakistiyoruz: Maksadınız bunlardan hangisidir? Bize ne anlatmak istiyorsunuz? Bizdenistediğiniz nedir? Bunların hangisini tartışıp, hangisinde uzlaşacağız? Bunlarınhangisini kabul edip, hangisine destek vereceğiz? Bunların hangisine onay verip,hangisini savunacağız? Ve Allah esirgesin, bunlara izin verirsek, göz yumarsak,görmezden gelirsek, Muhterem ecdadımıza, ne diyeceğiz? Ne anlatacağız? Nesöyleyeceğiz? Şayet varsa, bir yolunuz ve bahaneniz siz söyleyiniz. Gafletteydik,uyuyorduk, güçsüzdük mü diyeceksiniz? Görmedik, bilmedik, düşünmedik midiyeceksiniz? Oy peşindeydik, günü kurtarmaya çalışıyorduk mu diyeceksiniz? Bumekanda ayakta alkışladığınız küresel güçler, öyle istiyordu, pazarlıklarböyleydi, arkamızdan itiyorlardı mı diyeceksiniz? Ne yapalım, stratejikuruluşları böyle tavsiye ettiler. Birbirinden değerli zevat da böyle buyurdular.Çaresiz kaldık, boynumuzu eğdik mi diyeceksiniz? Devlet kurumları görülmemiş uyumiçindeydi, Birileri de önümüzde fırsat var, kaçırmayalım demişti, Biz de razıolduk mu diyeceksiniz? Bunun hesabını iki cihanda nasıl vereceksiniz?

"-"TÜRK MİLLETİ BUNU KABUL ETMEZ"-

MHP Genel Başkanı Bahçeli, Türk milletinin bunu asla kabul etmeyeceğiniifade ederek, mezhebi, kökeni, yöresi ne olursa olsun, hiçbir kardeşinin bunarazı olmayacağını bildirdi."Türkiye bir ve bütün olur, bu oyuna gelmez. Kardeşliğine, birliğine vevarlığına musallat olan bu tehlikeyi elinin tersiyle iter" ifadelerini kullananBahçeli, sonsuza kadar var olmanın inancıyla, yıkımın muhataplarına da hak ettiğidersi vereceğini söyledi.Bahçeli, "Yaşattığı buhranın, sarstığı kardeşliğin, tehlikeye düşürdüğübirliğin hesabını da mutlaka sorar. Ve niyet sahiplerini uyarıyorum, MHP'ninMecliste bulunan 69 kişilik birbirinden değerli arkadaşlarım ve milyonlarcaTürkiye sevdalısı, al bayrağımıza kem gözle bakanların hakkından gelir. Bugünaldığınız oya bakıp, 'Türkiye'nin tamamıyız' deyip duruyorsunuz, dikkat edin;Hakkari'den, Edirne'ye, Artvin'den, Muğla'ya, Van'dan İzmir'e, Trabzon'danMersin'e kadar bu kutlu vatanda yaşayan bütün kardeşlerim hesaplarınızı boşaçıkartır ve gerçeklerle yüzleştirir" diye konuştu.Türk milletinin bugün son derece endişeli, huzursuz ve tedirgin;karşılarındaki sorunun da çok ciddi bir beka sorunu olduğunu ileri süren Bahçeli,bu açılımın amacı, anlamı ve sonuçlarının iyi ve doğru anlaşılmasının büyük önemtaşıdığını vurguladı.Bahçeli, bunun meşruiyetinin değerlendirilmesinde, yegane ölçünün,Anayasanın çizdiği hukuki ve siyasi çerçeve olduğuna dikkati çekerek, Anayasanınbu konudaki hükümlerine işaret etti."PKK açılımının bu temel ilkeler ışığında anlaşılması vedeğerlendirilmesi kaçınılmazdır" diyen Bahçeli, Türkiye'nin son 25 yıldır millivarlığını hedef alan silahlı terör ve bölücülük sorunuyla karşı karşıya olduğunaanlattı.Bu süreçte, terörle mücadelede çok ağır bedeller ödendiğini vurgulayanBahçeli, bu şerefli mücadelede 2002 yılına gelindiğinde terörün belininkırıldığını, bitme noktasına getirildiğini söyledi.

-"TERÖRE TESLİM OLMA NOKTASINA GELDİ"-

AK Parti hükümetinin, terörün sıfır noktasına geldiği bir Türkiyedevraldığını öne süren Bahçeli, ancak, aradan geçen 7 yılda terörün yenidentırmandığını, etnik bölücülük hiçbir dönemde görülmemiş bir şekilde cüret vemevzi kazandığını öne sürdü."Bugün Yüce Meclisin önüne PKK açılımıyla çıkan AKP hükümeti, yediyıllık iktidarı dönemindeki acz ve zafiyetlerden sonra terör örgütüne teslim olmanoktasına gelmiştir" diyen Bahçeli, şözlerini söyle sürdürdü:"Terörle mücadele bırakılmış, terörle müzakere ve mütareke sürecibaşlatılmıştır. Terörün tasfiyesi yerine, milli kimliği ve milli devleti tasfiyeetmek için yola çıkan hükümet, bölücülüğün önünü açmıştır. Terörün taleplerisiyaset sahnesine taşınmış, etnik bölücülük meşruiyet zemini kazanmıştır. PKKaçılımıyla yapılmak istenen, terörün silah ve şiddetle yapamadığının siyasiyollarla hayata geçirilmesidir. Yüce Meclis maalesef bugün PKK'ya teslimiyetinbelgesi olan bu yıkım projesini görüşmektedir. Hükümetin PKK açılımının hareketnoktası; terörden beslenen bölücülük sorunun etnik ve meşru kimlik ve hak talebisorunu olarak tanımlamasıdır. Sorunun kaynağı ve esası; bireysel hak, temelhürriyetler ve demokratikleşme özlem ve talepleri değildir. Yapılmak istenilen,bireysel kültürel haklar değil, oluşturulmak istenen bir azınlığın kolektifolarak kullanacağı siyasi azınlık haklarıdır.

-"HAREKET NOTKASI YANLIŞ VE SAKATTIR"-

Bahçeli, AKP'nin açılım sürecinin hareket noktası ve temelinin, bunedenlerden dolayı yanlış ve sakat olduğunu belirtti. Terörün baskı altına aldığıvatandaşların yegane siyasi temsilcilerinin, eli kanlı veya silahı bırakmışteröristler değil, yalnızca bu çatı altında bulunanlar olduğunu vurgulayanBahçeli, şunları kaydetti:"Bu vatan, bundan bin yıl önce gerçek sahibini bulmuştur. Aradan geçenon asır, bu coğrafyadan tarihe damgasını vurmuş bir büyük milleti ortayaçıkarmıştır. Bunun adı Türk milletidir. Bu iftihar ettiğimiz beşeri varlık,köklerin, kökenlerin, dillerin, mezheplerin üstünde bir maddi ve manevi bağ ilebirleşmiştir. Bizleri bir araya getiren, acılarımız, anılarımız, zaferlerimiz,hüzünlerimiz ve coşkularımız olmuştur.Her çekilen halay, her dövülen davul, her buluşulan düğün, her açılanduvak, her doğan çocuk, her sallanan beşik, her tüten ocak, her can veren şehitbizi bir millet yapmıştır. Bin uzun yılda kız alıp vermiş, fetihlere katılmış,işgale direnmiş, vatanı kurtarmış, birlikte üzülmüş, sevinmiş, ağlamış vegülmüştür. En önemlisi de evlatlarımız bu değerler uğruna şehit düşmüştür.Tekraren ilan ediyorum: Bizi bugüne getiren kökenimiz, doğduğumuz yer, muhteremanamızın dili, ruhumuzu teslim ettiğimiz inancımız ve mezhebimiz ne olursa olsun,bizim adımız Türk milletidir."Bahçeli, son 200 yılda bu coğrafyada yaşananların tamamının, bu tertemizve soylu milleti Anadolu'dan göndermek üzerine oynandığını bildirdi.

-"BURASININ ADI TÜRKİYE, MİLLETİNİN ADI TÜRK MİLLETİDİR"-

Türkleri Anadolu'dan atmak hayalinin, yüzyılları aşarak günümüze kadarulaşan vazgeçilmez bir emel olduğunu dile getiren Bahçeli, "Aziz milletimiz,altı asırlık hükümranlığının sonucunda, ana yurda, baba toprağının sınırlarına,asli unsurun ocağına dönmüştür. Bu tarihten sonra, büyük Türk milleti içindönülecek başka toprak parçası, gidilecek başka göç güzergAhı ve verilecekbaşka vatan köşesi de kalmamıştır. Anlamakta ve anlamlandırmakta güçlükçekenlere tekrarlıyorum: Burasının adı Türkiye, milletinin adı ise Türkmilletidir" diye konuştu.Bahçeli, ya bu topraklar ve üzerinde yaşayan milletin bir ve bütüntutulacağını, ya da Türk milletinin Anadolu'dan atılacağını ve tarihtensilineceğini ifade ederek, şu görüşleri dile getirdi:"Bilmeyenleriniz varsa, ben buradan tekraren söyleyeyim; bunun adıtarihi Şark meselesidir ve tarafları bellidir. Bir yanda Türk milleti, diğeryanda yedi düvel. Bir yanda milletimiz, inançlarımız, değerlerimiz ve bayrağımız;diğer yanda haçlı zihniyeti. Bugün adının değişmiş olması, maskelerin değişmişolması, bu tarihi emelleri değiştirmemiştir. Bunu görmek lazımdır. Bunu bilmeklazımdır. Adına ne denirse denilsin, ister fırsat, ister çare, ister yolharitası, ister açılım, dayatılmak istenenler Şark Mesele'sinin bugünküuzantısıdır."Bahçeli, coğrafya tartışılırsa, milletin, millet tartışılırsa devletin,devlet tartışılırsa bayrağın, bayrak tartışılırsa varlıklarının ortadankalkacağını belirterek, şunları ifade etti:"Bunlar ne fantezi bir düşünce, ne bir vehim, ne bir sendrom, ne birparanoyadır. Binlerce yıllık insanlık tarihinin, yüzlerce yıllık milletlermücadelesinin, millet olmanın inceliklerine nüfuz edebilmiş bir yüksekfikriyatın, derin duyuşun ve milli tarihe vakıf olmanın eseri ve sonucudur.Bunlar benim şahsi fikrim değil, bin yıllık millet varlığının bu topraklardatutunmak için, kanla, gözyaşıyla, çileyle bugüne aktardıkları stratejik miras veemanetlerdir. Bütün bu gelişmeleri ve yorumlarımı, iyi niyetli olduklarınıdüşünmeye devam etmek istediğim iktidar partisinin değerli milletvekillerine veyüce meclise hatırlatmak isterim. Bir kez daha düşününüz. Bir kez daha oynananoyunun bütününü tarihi perspektif ile dün, bugün ve gelecek vizyonuyladeğerlendiriniz. Karşımızda, yeni bir Sevr dayatması olduğunu mutlakagöreceksiniz. Yüzyılın başındaki küresel aktörlerin, oyunların ve parçalanmataleplerinin sadece isim değiştirmiş olduğunu da bileceksiniz."

11 Kasım 2009 Çarşamba

AKP'de şok istifalar!


AKP'den istifa edip, topluca CHP'ye katıldılar...

Emre BAYLAN / DHA


ANTALYA'da, hükümetin `Demokratik açılım' sürecine tepki göstererek Ak Parti il örgütünden istifa ettiklerini söyleyen 18 kişi, CHP'ye geçti.

TBMM'deki görüşmeye başlanan `Demokratik açılım' çalışmalarının Türkiye'de geri dönüşü imkansız sonuçlara yol açtığını söyleyen 18 kişi, "Anlaşılmıştır ki, demokratik açılım İmralı'nın yol haritasıdır" diyerek üyesi oldukları Ak Parti'den ayrıldıklarını söyledi. Ak Parti il yöneticileri de bu istifaları doğruladı.

Ak Parti'den ayrılarak CHP Kepez ilçe örgütüne üye olan 18 kişi şunlar:

Remziye Gene, Ayşe Gene, İrfan Gene, Sedat Gene, Aydın Gene, Süleyman Gökoğlu, Esra Gökoğlu, Tarık Yıldız, Mehmet Yıldız, Fatih Yıldız, Hatice Uslu, Dilek Uslu Güldemir, Hüseyin Özcan, Hanım Özcan, Ali Özcan, Nazmiye Özcan, Hatice Özcan ve Mehmet Yüksel.'

CHP Kepez İlçe Başkanı Alican Deveci, ilerleyen süreçte partiye yeni katılımlar olacağını belirterek, yeni partililerin rozetlerini törenle takacaklarını söyledi.

10 Kasım 2009 Salı

Böyle yürekli eleştiri gördünüz mü?


'Posta' Gazetesinin Ankara temsilcisi Hakan Çelik'in yazısı:
BİR TÜRK OLARAK KÜRTLERE SORUYORUM


Bir TÜRK olarak Kürtlere soruyorum; ''Kürtler bu ülkeye ne vermiştir ?'' Kürtlerin, Türkiye'ye bugüne kadar ne katkıları olmuştur ? Sosyal, bilimsel ve sanatsal anlamda yaşamımıza neler katmışlardır ?


Kendilerini etnik kökenlerini ön plana çıkararak tanımlayan ve kendilerine verilmiş en büyük hak olan ''BU GÜZEL ÜLKENİN, TÜRKİYE'NİN VATANDAŞI OLMAK HAKKINI'' bir kenara iterek, etnik köken üzerinden ırkçılık yapmayı tercih eden bu kitle, bu ülkeye ne vermiştir ve bu sapkın anlayışla ne verebilir ?

Kürtlere soruyorum; neden terör sizde, beşik kertmesi sizde, kız çocuklarını başlık parası adetiyle adeta bir eşya gibi alıp-satmak adeti sizde, her türlü yasadışı işin altından çoğunlukla Kürtler çıkmakta, kapkaç sizde, gasp sizde, ''NAMUS CİNAYETLERİ'' sizde, kaçakçılık sizde, uyuşturucu ticareti sizde, bu ülkenin vatandaşı olmayı sindirememek hastalığı sizde, vur-kır-gasp et anlayışı sizde, ÖZELEŞTİRİ yapmamak sizde, nedensiz aşağılık kompleksi sizde, başına kuş pislese devleti ve diğer insanları suçlamak sizde, herşeyi devletten beklemek sizde, asimile edildiği yalanını söyleyip, 21. yüzyıl Türkiyesi'nde tek kelime Türkçe bilmeyen milyonlarca insan sizde, emperyalist devletlerin size sahte bir mazi yapıştırması neticesinde Anadolu'da hiçbir zaman varolmayan, sözde gasp edilmiş hayali bir anavatanınız olduğu yalanını yaymak yine sizde.

Bu ülkeye hiçbir şey vermeden, kaba kuvvet ve vandalizmle, terör ile toprak gasp etmeye çalışma ahlaksızlığı sizde, diyaloğu ve insani ilişkileri es geçip, yakıp yıkarak bu ülkeyi bölmeye çalışmak sizde, Avrupa'ya gidip Türkiye Cumhuriyeti ve onun şanlı ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında her türlü asılsız yalanları söylemek, bana işkence yaptılar, baskı yaptılar, dilimizi konuşamıyoruz, fırsat eşitliği yok gibi mesnetsiz yalanları söyleyerek siyasi mülteci statüsüyle o Avrupa ülkelerine kapağı atmak, bir parazit gibi yaşayıp oralarda da suç işlemek sizde, sizlerde....

Avrupa'da Türkiye'yi şikayet etmek sözkonusu olunca ''ben Kürdüm'' demek, ama cebinde Türkiye Cumhuriyeti kimliği ile Avrupa ülkelerinden herhangi birinde suçüstü yakalandığınızda ''ben Türküm'' demek üçkağıtçılığı sizde, çapulcu terör örgütüne her türlü desteği verip, demokrasi ve insan haklarından bahsetmek, ''şiddeti kınıyorum'' demek sizde, bu yalanları söyleyip bizleri de enayi zannedip, aptal yerine koymaya çalışmak terbiyesizliğ i ve alçaklığı sizde, bu ülkede yaşayan onlarca farklı etnik kökenden milyonlarca insan, etnik kökenleriyle ilgili en ufak bir sıkıntı çekmezken, özgürce siyaset yapabilirken, milletvekili ve hatta Başbakan bile olabilirken, verdiğimiz Kurtuluş Savaşı mücadelesi sonucu elde edilmiş Cumhuriyetimizin kazanımlarını içlerine sindiremeyen sömürgeci, etnik soykırımcı, emperyalist devletlerin maşası ve tetikçisi olmak düzenbazlığı NEDEN hep sizde ?

Lütfen bu sorulara yanıt verin, tabii verebilirseniz. ..

Bu memlekete bugüne kadar ne verdiniz de, ne istiyorsunuz ?

Eğitim diyorsunuz; öğretmen öldüren terör örgütünün katillerini ve elebaşını lider, siyasi irade kabul ediyorsunuz.

Dilimizi konuşamıyoruz diyorsunuz; o halde bugüne kadar Türkiye'nin çeşitli kentlerinde açılmış ''Kürtçe Kursları'' sözde dil öğrenmeye susamış sizlerin ilgisizliği sonucunda neden kapandı ?

Siyasi platformda temsil hakkı diyorsunuz; siyasetinizi etnik ırkçılığa ve bölücülüğe dayalı söylemler, eylemler ve politikalar üzerine kuruyorsunuz.

Yarattığınız terörden 30 bin insan can veriyor... En ufak bir özeleştiri, en ufak bir günah çıkarma yapmıyorsunuz.

Sizlerin canı can da, bu ülkeyi ve içinde yaşayan masum insanları terörden korumak için hayatını hiçe sayıp şehit olan ana kuzularının, evlatlarımızın canı patlıcan mı?

İstanbul'da sokaktaki vatandaşlara saldırmak, molotof kokteyli atmak, otobüs yakmak, polise ve sade vatandaşlara, kadınlara, ufacık çocuklara ''kaldırım taşları'' atıp kafalarını yarmak neyin protestosu? Hangi köhne düşüncenin, hangi barbar anlayışın dışavurumu?

Bugüne kadar hangi ''Kürt kökenli'' Türk vatandaşına; hop! sen Kürtsün şu şehre giremezsin, şu işi yapamazsın, şu mesleği icra edemezsin denmiş veya denmekte?

Bu ülkenin en çok para kazanan insanları çoğunlukla Kürt kökenli şarkıcılar, eğlence yeri sahipleri, işadamları, ticaret erbabı, turistik otel sahipleri, eğlence dünyasında; tv'de, gazinolarda iş yapan isimler (İbrahim Tatlıses, Özcan Deniz, Ceylan, Yılmaz Erdoğan vs.) değil mi?

Hani ne oldu ''fırsat eşitsizliği yalanınıza?'' İşin doğrusu, sizin sorununuz bu ülkeyi terör ile, vurarak, kırarak bölmek! Bir oldu-bitti yaratarak bu güzelim memleketi parçalamaktır. Bu kadar basit. Şu çıplak gerçeği artık ilkokula giden küçücük çocuklar bile anlayabilmektedirler.

''KÜRT'' kökenli vatandaşlarımız, eğer bunca kan ve gözyaşı dökülmesine sebep olan bu BÖLÜCÜ IRKÇI TERÖRİSTLERİ hala destekliyorlarsa, KUSURU DEVLETTE DEĞİL, KENDİLERİNDE ARAMALIDIRLAR!

Meydanlarda eller hep zafer işareti, ellerde 30 bin insanımızın katili kanlı terör örgütü PKK'nın afişleri, terörist başı Apo'nun posterleri, yakarız-yıkarız tehditleri ve herkesin malumu ülkemizdeki büyük kentlerde meydana gelen şu terör olayları...

Çapulcu terör örgütünün hazırladığı ''Şemdinli fiyaskosundan' ' sonra, ellerine para vererek sokaklara salıp polisimize, güvenlik güçlerimize, halkımıza taş ve molotof kokteyli attırdığı küçücük çocuklar...

Çocuğunu terör örgütünün militan olarak kullanmasına müsade ediyorsan, bu kaos ve terör yöntemlerinden medet umuyorsan ve bu yolla bu ülkeyi böleriz, sözde ülkemizi de kurarız diye düşünüyorsan, canın yandığında veya meydanlara saldığın, yak-yık-kır-dök evladım dediğin çocuğunu kendi ellerinle ateşe attığında da bunu devlete fatura edemezsin.

Demokrasiden bahsedip, teröre yol açmak ? İnsan öldürüp hak talep etmek? Bu ne yaman çelişki...

Hak isteyen, hukuk isteyen önce bu ülkenin bütünlüğüne, bu ülkenin insanlarına, toplum kurallarına SAYGI gösterecek. Ülkesine katkıda bulunacak. İNSAN gibi davranacak, yakmayacak, yıkmayacak.

Kısacası; TERÖRİST ile arasındaki farkı yine bizzat KENDİSİ ortaya koyacak. Bu ülkenin güzel insanlarını kendisine inandıracak.

Kürt toplumu yüzyıllardır kendisini sömüren, geri bıraktıran, kulun kula kulluk ettiği ''FEODAL DÜZEN'' denen ilkel sistemden ne zaman vazgeçecek? Ne zaman HANIM FERTLERİNE gereken ''ÖZGÜRLÜĞÜ'' teslim edecek? Ve neden ülkede en yüksek kadın intiharları Batman'da? Neden aile içi şiddet sorununda ve TÖRE CİNAYETİ denen illette ekseriyetle Kürt kökenli insanların yaşadığı iller başı çekmekte? Büyük şehirlerde kapkaç ve bu tür illegal suçları işleyip, elde edilen yasadışı geliri Terör örgütüne aktarma suçu neden hep Kürt kökenli çocuk ve gençlerde görülmekte? Neden, neden, neden?

Kürdüm diyen sizler, acaba bu KUSURLARINIZI hallettiniz mi ki, TÜRKLERİ pervasızca eleştiriyorsunuz? Size yer, yaşam hakkı, hak-hukuk vermekten başka ne yapmış bu ülkenin vatandaşları?

Güzel bir atasözü vardır. ''GÖZÜNDEKİ ÇÖPÜ GÖRMEZ, ELALEME ŞAŞI DER!''

Bu özlü söz ülkemizin içine düşürülmeye çalışıldığı ''Kürt fesadını'' ne de güzel anlatıyor değil mi?

HAKAN ÇELİK

8 Kasım 2009 Pazar

Kafalar iyice karıştı


Erdoğan: ABD’nin kullandığı aşılarda farklı şeyler olduğu, bize gelende farklı şeyler olduğu belirtiliyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir televizyon kanalında katıldığı programda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Erdoğan, 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' tartışmalarıyla ilgili olarak "Kilidi ıslak imza çözecek. Askeri Yargı, Adli Tıp Raporu'nu esas almalı" açıklamasını yaptı.

Erdoğan Demokratik Açılım'la ilgili 10 Kasım tarihinde oturum yapılacak olmasıyla ilgili eleştirilere de yanıt verdi: "10 Kasım matem günü değil. 10 Kasım'da oturum Atatürk'ün anlayışına uygun."

Mahmur'dan inişlerin devam edebileceğini de söyleyen Erdoğan DTP'nin de Türkiye partisi olması gerektiğini belirtti.

Erdoğan, AB ile kriz yaratan Sudan Devlet Başkanı El Beşir'in Türkiye'ye gelmesiyle ilgili olarak da 'Gazze ile Darfur birbirine karıştırılmamalı, Darfur'da soykırım yok' açıklamasında bulundu.

BAŞBAKAN NE DEMEK İSTEDİ?

Erdoğan, domuz gribi aşısı hakkında da açıklamalarda bulundu.

- Ben bakanımla daha önce bu konuları görüştüm. Grup toplantısına giderken, bakanın yaptığı bir açıklamayı arkadaşlarım bana getirdiler. Orada siyasilerin de olması gerekir gibi bir açıklaması oldu. Ben kendisine daha önce söyledim. Bu yine söylenince, böyle bir şeyi ben yine doğru bulmuyorum.

- Belirli bir risk yaşı ilan edilmiş. Ben bu işin ehli olan yani tıptaki insanlar bunu bu şekilde teslim ettikten sonra, ben bunların söyledikleri yanlıştır iddiası içine giremem.

- Olay bir aslında bünyenin bir işe tahammülü olabilir. Ben kendi kararımı daha önce vermiştim. Benim buradaki isteğim, ağırlıklı olarak bu aşının yan etkilerini anlatmasını istemiştim. Her şeyi anlat.

- Ama anlattıktan sonra da faydası zararından daha fazladır ilkesinden hareketle, en azından çocuklarla ilgili ebeveyn istiyorsa aşı yaptırsın ve bu konuda ebeveynleri özellikle bu süreci yakın takibe almalarını isteyelim.

- Bazı ülkeler bu işe karşı olduklarını söylüyorlar. ABD’nin kullandığı aşılarda farklı şeyler olduğu, bize gelende farklı şeyler olduğu belirtiliyor. Zorlayıcı asla olmamalıyız. Yan etkileri ve faydaları anlatılmalı ve önüne gelen istediği gibi konuşmamalı.Yan etkileri ve faydaları anlatılmalı ve önüne gelen istediği gibi konuşmamalı.

'Sırtlanlar sırttan atılacak'
Gerginlikle başlayan MHP 9. Olağan Büyük Kurultayı'nda Devlet Bahçeli 1171 oyla yeniden Genel Başkan seçildi.

MHP'nin 9. Olağan Büyük Kurultayı Atatürk Spor Salonu'nda yapıldı.

Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin salona girişi sırasında kurultay için hazırlanan 'Sonsuza Kadar Var Ol Türkiye' adlı marş çalındı.

Partililer sık sık 'Devletin başına Devlet gelecek' şeklinde slogan attı.

Bu arada, yaklaşık 50 kişilik bir grubun salona girmeye çalışması gerginliğe neden oldu. Bu kişilerin daha önce aday adaylığını açıklayan Ahmet Reyiz Yılmaz'ın taraftarları olduğu sanıldı.

MHP Kurultayı
Foto galeri için tıklayın


Bu kişilerin üzerine yabancı cisim atıldı. Üyeler, "Devletin başına devlet gelecek" sloganları atarak, salona girişlerine engel olmaya çalıştı. Kısa süreli bir arbede yaşandı.

Ancak söz konusu kişilerin İstanbul'dan gelen üyeler olduğu anlaşıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'na geçilmesi salondaki gergin havayı dağıttı.

BAHÇELİ: SIRTLANLARI SIRTINDAN ATACAK

Kürsüye çıkan Devlet Bahçeli, konuşmasında "Demokratik Açılım" projesine sert eleştirilerde bulundu.

Bahçeli, özetle şunları söyledi:

“Hükümet, Ermenistan’da Ermeni, Erbil’de peşmerge olmuştur. Bu, MHP ruhunda bağdaşamaz.

Adına 'açılım' denerek, el kanlı terör örgütü PKK omuzlarda taşındı. Sürecin sonunda kanlı terör örgütünün af edilmesi, İmralı canisinin serbest bırakılması amaçlanmıştır.

‘Başbakan’ın PKK açılımı’ gazi ve şehitleri incitmiştir.

Türk milleti eninda sonunda ayağa kalkacak ve sırtından sırtlanları silkip atacaktır.

Tek millet, tek devlet,tek bayrak kırmızı çizgilerimizdir. Bunu içine sindiremeyen varsa ayağını denk alsın.”

SALONDAN NOTLAR

Kongrenin yapıldığı salonun girişine 'Sonsuza Kadar 'Var Ol' Türkiye' pankartı asılırken, parti otobüsünden müzik yayını yapıldı.

Salonda üzerinde Alparslan Türkeş ve Devlet Bahçeli'nin resminin yer aldığı ve 'Bir Hilal Uğruna 40 yıl' yazılı dev afiş asıldı.

Türk bayrakları, parti bayraklarının yanı sıra Azerbaycan bayrağı da açıldı.

İKİ BİN POLİS GÖREV YAPIYOR

MHP liderinin iki gün önce yaptığı yazılı açıklamada, hükümetin kamu gücünü kullanarak kongrenin huzurunu bozacağına dair emareler aldıklarını açıklamasına hükümet ve AK Parti'den tepki gelmişti.

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, MHP Genel Sekreteri(ni dün arayarak Ankara Emniyeti'nin kongre salonunda güvenlikle ilgili gerekli önlemi alacağını bildirmişti.

Kongre için yaklaşık 2 bin polis görevlendirildi. Ayrıca Ülkü Ocakları'ndan çok sayıda kişi de görev yapıyor.

TALABANİ'NİN KARDEŞİ.....

18 yıl sonra ortaya çıkan mektup
Gazeteci Tutkun Akbaş, son kitabında faili meçhule kurban giden Binbaşı Ersever’in kayıp kitabında yer alan bir mektubu yayımladı.

Mektupta Irak Cumhurbaşkanı Talabani, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’a “Yüce muhterem kardeşim Abdullah Aziz Apo” şeklinde hitap ediyor

Gazeteci Tutkun Akbaş, 1993’te faili meçhul bir cinayete kurban giden ve JİTEM elemanı olduğu öne sürülen binbaşı Ahmet Cem Ersever’in kayıp kitabı “Şam’daki Kemancı”da yer alan ilginç bir mektuba son kitabında yer verdi. Ersever’in hiç yayımlanmayan kitabında, 18 yıl önce, dönemin KYB lideri olan Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’a yazdığı mektup bulunuyor. Talabani, “Yüce muhterem kardeşim Abdullah Aziz Apo” sözleriyle hitap ettiği Öcalan’dan, 6 ay - 1 yıl için ateşkes yapmasını, bu sürede Türkiye Cumhuriyeti ile siyasi çözüm yolları aramasını istiyor. Akbaş “Cem Ersever’in Son 90 Günü ve Kayıp Kitabı ‘Şam’daki Kemancı’”da, Ersever’in kitabında yer alan ve 1991’de yazılan mektubu yayımladı. Ersever’in kayıp kitabındaki mektupta Talabani Öcalan’a, siyasi çözümün sağlanması yolunda Türkiye Cumhuriyeti ile PKK’nın açık veya gizli bir anlaşma yapabileceğini söylüyor. Akbaş’ın kitabında aynen verdiği mektubun önemli bölümleri şöyle:

‘Sıcak selamlar’

“Yüce muhterem kardeşim Abdullah Aziz Apo sıcak selamlar
Sana bazı doğruları izah etmek için mektubu gönderiyorum. Artık bütün Kürt liderler uluslararası hükümetleri her şeyi açıklamalı. Ortadoğu’daki içinde Kürtlerin yaşadığı ülkelerin hükümetleri beynelmilel hükümetlerce denetlenmeli, hareketleri sınırlandırılmalıdır. Bu çok önemli bir konudur, özellikle Kürtlerin haklarını kazanabilmeleri için Moskova’da yenileşme oldu. Avrupa’da ortak pazar çıktı, dünya değişti, demokratikleşme dünyaya yayılıyor. Avrupa’nın amacı önce Avrupa’yı sonra dünyayı birleştirmek. Avrupa insana özgürlük veriyor... Hürriyet, demokrasi veriyor. Bütün bunlar bizim gibiler için büyük bir hizmettir... Ama ben asıl konumuza geçiyorum. Bizler için yararlı yararsız birçok nokta var. Yararları olanlardan bahsedeyim. Birincisi, partinin demokratik ilkelerini yayınlamak; ikincisi insanlara haklarını vermek; üçüncüsü cumhuriyetlere özgürlüklerini vermek; dördüncüsü sınırları tespit etmek; beşincisi ise artık tek parti diktatörlüğünün sona ermesi. Bize faydalı noktalar bunlar...

‘ABD yardım etti’

Moskova siyaseti sonrası ABD artık dünyayı etkiliyor... Soğuk savaşı bitirdi. Sonuçları şunlardır: İki kutup (doğu - batı) bitti. Bizler gibilere eziyet de bitiyor. Bizler gibilere, demokrasi arayanlara Avrupa ve ABD’den yardımlar oldu.

Tarafların sorunları masada tartışarak çözmesi yararlı olandır. Bakın, bunlara birkaç örnek Kamboçya, Afganistan, Yugoslavya, Etiyopya, Güney Amerika, Doğu Moskova, Baltık cumhuriyetleri.

Terörizmi beynelmilel bir kanun ile durdurmak gerekir.
Köylerin silah zoruyla katılımını istemek yanlıştır. Biz böyle bir kurban verdik. Sibibara böyle bir kurbandır.
Devrim nasıl olur: Millete yavaş yavaş bu fikir aşılanır, sonunda bütün millet hep birden ayaklanır. Devrim olur. Devrim mal gibi ithal ve ihraç edilmez. Artık devrim zamanları geçti. Bu devrimden vazgeçmek anlaşılmasın. Devrimi başarmanın koşulları çoktur. Sürat lazımdır. Milletin sesine kulak verilmelidir. Konuşma sonuç vermezse silah kullanılsın. Görüşme istediğini Birleşmiş Milletler önünde açıklayalım. Onların desteğini kazanalım. Burası çok önemlidir.

Aziz kardeşim,
Başka bir konuya geçelim. Bu da Kürdistan’la ilgili söylediğimiz noktalar olmazsa başarılı olunmaz... Şu bir gerçek ki Kürdistan’ın uzak görüşlü liderleri yok... Bazı ülkeler bize iktisadi konularda yardım ediyor. Silah veriyor. Her türlü yardıma rağmen hâlâ başarılamadı. Bizden yana bazı beynelmilel değişiklikler oldu ama bunları yeterli görmeyelim. Mücadele etmemiz lazım, treni kaçırmayalım. Bir atasözü var, Kürt’ün aklı iş geçtikten sonra başına gelir. Bunu kendimize tatbik etmeyelim. Geçirdiğimiz bunca zorlu günde ders almadık. Görüşmeler oldu bazı şehitler verildi... Bunlardan ders almadık. Anlaşma çalışmaları savaştan uzun sürdü. Kürtlere verilen zararlar diğer büyük ülkelerce bilinmiyor...

‘Zayıf noktamız’

Kürt liderler için yenilik şarttır... Bu liderler yeni hayat şartları ile aynı düzeye gelmelidir ve yeni düzeni anlamalıdır. Kürt liderler için önemli bir şart da herkese karşı diplomatik denenmesidir, kullanılmasıdır. Bunun önemini çok iyi bilmeliyiz. Bu nokta bizlerin zayıf taraflarıdır. Düşman bunu iyi biliyor ve bu zayıf noktamızı kullanıyor. Kürdistan’ın önemli bir konusu da silahsızlanma olmalıdır. Kardeşlerin birbirine düşmemesi gerekir... Kürdistan cephesinde birbirimiz aleyhinde konuşmayalım... Kürtler içinde yaşadığı devlet aleyhinde iş yapmamalı, yaptıklarını da devlet bilmelidir...

Aziz kardeşim,
Kendimizi Irak Kürdistanı içinde işleyelim, gayret edelim... Biz sizleri dinliyoruz. Irak’ta başka devlete izin vermeyelim. Biz, şu anda sınıra geldik.
Başka bir devlet ise (Türkiye gibi) sınırdan girdi, silahlı saldırı oldu. Halbuki bu gibi işler Saddam’dan başka kimseye hizmet etmez. Ben diyorum ki kitap, dergi, gazete gibi şeylerle fikir ve kültür mücadelesi çok önemlidir. Türkiye’de Kürt cepheler tek lidere bağlanmalı ve kötü laf söyleme, birbirini karalama durmalıdır. Saldırı Kürt milletini vurur, Saddam’a hizmet eder...
Sana diyorum ki; İlan et; ister açık ister gizli, ateşi bir yıl veya 6 ay kes, istersen zamanı uzatabilirsin. O arada oturup konuşulur ve siyasi çözüm aranır.
PKK ile hükümet arasında açık ve gizli bir anlaşma olur.
Milletvekilleri ile hükümet arasında bir anlaşma olur. Bu size çok faydalıdır. Kan dökülmesini durdurur. Turgut Özal’dan Süleyman Demirel’e kadar onlarla anlaşalım...
Zafere kadar yardımlaşalım. Görüşmek ümidi ile.

25.10.1991
Kardeşin C. Talabani.”

5 Kasım 2009 Perşembe

PKK düğün bastı


İran-Türkiye sınırında düğün yapılan bir köyü basan teröristler damadı öldürdü, 4 çocuğu yaraladı.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve İran güvenlik güçlerinin gerçekleştirdiği operasyonlarında ağır kayıplar veren, uyuşturucu ticaretinde büyük darbe alan terör örgütü PKK’nın yaşadığı finansman krizini aşmak için Türkiye-İran sınır bölgesinde Kürtlerin yaşadığı köylere yönelik haraç toplama faaliyetlerini yoğunlaştırdığı bildirildi.

Türkiye-İran sınırındaki Begale köyüne gelen "Hogir" kod adlı teröristin elebaşlığını yaptığı bir grup Berivan K. ve Emrah S’nin düğününü bastı. "Örgüt adına vergi toplamakla görevlendirildiklerini" söyleyerek, köylülerden hane başına 1500 lira haraç isteyen teröristler ile köylüler arasında tartışma çıktı. Köylülerin güç şartlarda yaşadıklarını ve bu parayı veremeyeceklerini söylemesi üzerine teröristlerin bir hafta sonra yeniden geleceklerini para vermeyenlerin çocuklarını alacaklarını söyledikleri kaydedildi.

Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine gelin Berivan K. ve damat Emrah S’yi yanlarında götürmeye çalışan teröristlere köylüler karşı koydu. Çıkan arbedede teröristlerden birinin silahını kapan Emrah S. teröristlerin elebaşı "Hogir" ile "Dijvar Muş" adlı teröristi öldürdü, bir teröristi de yaraladı.

Teröristler çatışma sırasında damat Emrah S’yi öldürdü. Olayda Zeynep, Ali, Firuz, Resul adlı çocuklar da yaralandı. Güvenlik güçlerinin olaydan sonra kaçan teröristleri yakalamak için operasyon başlattıkları kaydedildi.

Irak ve Suriye’de yaşayan Kürtler ile PKK’lı teröristler arasında geçtiğimiz aylarda benzer haraç kavgası yaşanmıştı. PKK’lı teröristler, Irak’ın Bervari bölgesinde hayvancılık yapan Kürt ailelerden "vergi" adı altında, keçi ya da koyun istemişler, ancak köylülerin karşı koyması üzerine çıkan çatışmada, 3 örgüt mensubu ile 5 köylü ölmüştü.

Yine, Ömer Kokuyan’ın elebaşlığını yaptığı PKK’lılar ile Suriye’nin Haseke Ras Al Ayn yöresinde yaşayan KDP yanlısı Ketkan ailesi arasında yaşanan "haraç kavgasında" Alaettin Şeyho Ketkan ile Ömer Kokuyan’ın kardeşi Bekir Kokuyan ve yeğeni Halil Bekir Kokuyan hayatlarını kaybetmiş, her iki taraftan da çok sayıda kişi yaralanmıştı.