Terör örgütü mensubunun kardeşine yazdığı mektup ele geçirildi AA Terör örgütü PKK'nın sözde Hakkari bölgesi sorumlularından M.T, yazdığı mektupta kendi kardeşine, "katılımını hangi gerekçeyle olursa olsun istemiyorum" derken, terör örgütüne katılmaları için özellikle öğrencilerin dağa gönderilmesini istiyor. "Gabar" kod adlı terörist M.T'nin kardeşine yazdığı mektupta, "Eylemsizlik kararı aldığımız süre içerisindeki en önemli işimiz katılımı artırmak olacaktır" ifadesi yer alıyor. Irak'ın kuzeyindeki terör örgütü kamplarında yaklaşık 16 yıldır bulunan ve terör örgütünün Hakkari bölgesi sorumlularından olduğu bildirilen "Gabar" kod adlı M.T'nin İstanbul, Siirt ve Batman'da bağlantılı oldukları kişilere gönderdiği mektuplar, Siirt'te bir süre önce düzenlenen operasyonda yakalanan terör örgütünün kuryesi İ.V'nin üzerinden çıktı. PKK'lı terörist, mektupta, özellikle gençlerin dağa çıkarılması gerektiğini belirterek, "Eylemsizlik kararı aldığımız süre içerisindeki en önemli işimiz katılımı artırmak olacaktır" dedi. -"ŞARTLAR ÇOK ZOR"- Terör örgütü üyesi M.T, kız kardeşine gönderdiği mektupta, özellikle öğrenci çevresinden örgüte katılmak isteyenlerin kendilerine bildirilmesini istedi. Mektubunda, dağda, yaşadıkları koşulların bilindiği gibi olmadığını anlatan M.T, şu ifadelere yer verdi: "Katılmak isteyenleri gönder, ancak sen bunu aklından bile geçirme. Sana yemin ediyorum ki senin için ne faydalıysa onu esas alıyorum. Her anımız ölüm kalım arasında gidip gelmektedir. Yıllardır zor şartlarda bile yaşamayı başardım. Ama ben ölsem de sen buraya gelmemelisin. Kısacası katılımını hangi gerekçeyle olursa olsun istemiyorum." -KURYEYE 10 YIL HAPİS İSTEMİ- Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, terör örgütüne kuryelik yaptığı gerekçesiyle tutuklu bulunan İ.V. hakkında iddianame hazırladı. İddianamede, İ.V'nin terör örgütüne yardım etmek suçundan 10 yıla kadar hapsi istendi. Yargılamaya gelecek günlerde ağır ceza mahkemesinde başlanacak. |
29 Ekim 2009 Perşembe
PKK'lının mektubundan çıkanlar
28 Ekim 2009 Çarşamba
Bahçeli'den sert suçlamalar | |
'Başbakan ve ilgililer hain senaryo için hesap verecek..' ANKA MHP lideri Devlet Bahçeli, Türkiye üzerinde sahnelenmek isteyen oyunun nihai hedefinin “çok parçalı devlet yapısının” kabul edilmesi olduğunu belirterek, “Başta Başbakan, ilgili Bakanlar ve buna alet olan her kademedeki bütün görevliler olmak üzere bu hain senaryoda sorumluluğu olan herkes, Türkiye bir hukuk devletiyse zamanı geldiğinde mutlaka hesap vereceklerdir” dedi. Bahçeli, 27-28 Ekim’deki Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, Milletvekilleri ve İl Başkanlarıyla yapılan özel gündemli toplantılarla ilgili görüşlerini yazılı açıklamayla duyurdu. MHP’nin Türk Milliyetçiliği fikriyatı üzerinde, refah, huzur, kalkınma, güvenlik ve kardeşliği ilke edinerek 8-9 Şubat 1969 yılında Türk siyasal hayatına girmiş saygın bir siyaset kurumu, okulu ve ekolü olduğunu belirten Bahçeli, millet hizmetinde sürdürülen bu kırk yıllık uzun yolculuğun 8 Kasım’da yapılacak "Sonsuza Kadar 'Var ol' Türkiye" 9’uncu Olağan Büyük Kurultayı ile taçlanacağını bildirdi. Bahçeli, Kurultay’ın, millet ve siyaset için anlamını daha iyi yorumlayabilmenin yolunun, ülkenin içinde bulunduğu ağır şart ve olayların analizinden geçtiğini kaydetti. -BAHÇELİ: TÜRKİYE HER GÜN ÖNCEKİNDEN VAHİM KAVGA ORTAMINA SÜRÜKLENİYOR- Bugün Türkiye’nin AKP hükümetiyle her geçen gün, öncekinden daha vahim gelişmelere açık, gerilim, çatışma ve kavga ortamına biraz daha sürüklendiğini anlatan Devlet Bahçeli, “Özellikle son dönemde yaşanan gelişmeler, merkezinde kanlı terör örgütünün siyasallaşmasının bulunduğu bir senaryonun Türkiye'ye dayatılmasında son aşamaya gelindiğinin işaretlerini vermeye başlamıştır” dedi. Devlet Bahçeli, “Türkiye üzerinde sahnelenmek istenen bu oyunun nihai hedefi, tek millet ve tek devlet dayanan Türkiye Cumhuriyetinin milli birlik, bölünmez bütünlük ve milli egemenlik anlayışının yeniden tanımlanması ve çok kimlikli, çok milletli parçalı bir devlet yapısının kabul edilmesidir” dedi. AKP zihniyetinin geride kalan yedi uzun yıldaki uygulamaları ve söylemlerinin, devleti ve milleti Cumhuriyet tarihinin en büyük problemleri ile karşı karşıya bıraktığnı, yanlış kurguladığı siyasetin batağına sürüklenen hükümetin bugün hiçbir milli meselede direnme ve dayanma imkânı kalmadığını, anlatan Bahçeli, “Ermenistan’la tek taraflı ilişkiler, Kıbrıs’ın Avrupa ipoteğine ve Rum insafına bağlanması, Avrupa birliği ile ilişkilerin sanal sürece sokulması, Irak ve Peşmerge ile boyun eğerek sürdürülen onursuz münasebetler, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması ve statüsü gibi temel meseleler girilen çıkmaz sokağın başlıca teslimiyet istasyonlarıdır.Israrla sürdürülmeye çalışılan gayri milli politikalar ülkemizi bir uçurumun kenarına kadar getirmiştir. Ve en tehlikeli olanı, bin yılın köklü ve derin kardeşliğine dayanan sosyal, siyasal ve kültürel mutabakatın yerine öfke ve kuşkuların yer aldığı tehlikeli bir çatışma sürecinin önümüze konulmuş olmasıdır” ifadesini kullandı. Ağır ekonomik krizin hükümeti küresel güçlere tam bir teslimiyete ittiğini, dayatma listelerinin Başbakanın önüne konulduğunu kaydeden Bahçeli, “Türkiye, özellikle son aylar içinde, tarihinde yaşamadığı bir teslimiyet ve zafiyet göstermiş, aziz milletimizin mukaddesatımızı asırlardır taşıyan yüksek vicdanı hükümet eliyle ağır yara almış ve derinden hırpalanmıştır. Başbakan Erdoğan’ın sözde “Kürt açılımı” etiketiyle gündeme getirdiği “Yıkım Projesi”nin söylemden eyleme geçmesinin ilk adımının geçen hafta atıldığını kaydeden Bahçeli şu suçlamalarda bulundu: “İmralı canisi ile kol kola giren Başbakan Türkiye’nin milli birliğinin temellerine ilk darbeyi Habur’da vurmuştur. PKK kontrolündeki Mahmur kampından ve terör örgütünün Kandil kadrosundan 34 kişinin Türkiye’ye gelmesi ve sonrası yaşanan gelişmeler, Türk milletini derinden sarsmıştır. Başbakan Erdoğan’ın yol haritasının ilk aşamasında yaşanan bu rezaletlerin siyasi ve hukuki sonuçları ve yansımaları olması kaçınılmazdır. -"HESAP VERECEKLER"- Başta Başbakan, ilgili Bakanlar ve buna alet olan her kademedeki bütün görevliler olmak üzere bu hain senaryoda sorumluluğu olan herkes, Türkiye bir hukuk devletiyse zamanı geldiğinde mutlaka hesap vereceklerdir. Bu süreçte yaşananların siyasi, ahlaki ve hukuki sakatlıkları konusunda özellikle şu hususların kayda geçirilmesi, Türk adaleti önünde görülecek hesabın çerçevesini belirlemek bakımından önem taşımaktadır. İhanet kafilesinin Türkiye’ye gelişi sırasında bölgede devlet otoritesi felce uğramış, yerini kin, nefret ve husumet gösterileriyle devlete meydan okuyan terör örgütü ve maşalarına bırakmıştır. Hükümet ve devlet görevlileri bu ihanet resmi geçidine nezaret etmiş, bunu adata bir devlet törenine dönüştürmüştür. Bu vesileyle Başbakan’ın teröristlere örtülü af projesinin fiilen hayata geçirilmesinin ilk provası yapılmış, teröristlerin gururunun rencide edilmemesi adına, Türkiye Cumhuriyeti devletinin onuru ve haysiyeti ayaklar altına alınmıştır. Bu süreçte hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri çiğnenmiş, Anayasa ve kanunlar çöpe atılmıştır. AKP hükümetinin talimatıyla ‘teröriste özel imtiyazlı uygulama’ yapılmış, ‘terörü koruma içtihadı’ oluşturulmuş ve ‘Kandil dokunulmazlığı’ getirilmiştir.” İkinci ihanet kafilesinin gelişini ertelemesinin sadece taktik bir zamanlama ayarlaması olduğunu kaydeden Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın tepkilerin dinmesini beklediğini kaydetti. Devlet Bahçeli, “Türk milletinin öfkeyle şahit olduğu bu gelişmelerle sis perdesi aralanmış ve resmin parçaları birer birer yerine oturmaya başlamıştır. Bu ihanet projesinin amaçları, hedefleri ve yol haritası ile Başbakan’ın gerçek niyetleri olanca çirkinliğiyle ortaya çıkmıştı” dedi. Devlet Bahçeli, AKP hükümetinin “İmralı canisi ve terör örgütünün Kandil’deki elebaşlarıyla aracılı bir pazarlık süreci başlattığını”, “İlk terör kafilesinin Türkiye’ye gelişi ve haklarında hiçbir adli kovuşturma yapılmadan girişlerinin” bu pazarlığın bir olduğunu ifade etti. Bahçeli şöyle devam etti: “-İmralı canisinin sözde ‘yol haritası’ Başbakan’ın elindedir. Bu sürecin ilerletilmesinde İmralı’nın yol haritası ile Başbakan’ın ‘oyun planı’ koordine edilmekte, imkânlar ölçüsünde uyumlaştırılmasına çalışılmaktadır.Terör örgütünü perde arkasında meşru muhatap kabul eden AKP hükümeti, bu süreçte karşılıklı olarak atılacak adımların niteliğini ve zamanlamasını bir takvime bağlamayı amaçlamaktadır. Kandil’deki terör elebaşları ilk kafileyi göndererek kendilerinin bir açılım yaptığını, şimdi bu pazarlık sürecinin ileri aşamalarına geçilmesi için AKP’nin adım atmasını beklediklerini açıklamışlardır. Bu beyanlar, karşılıklı adımlarla hayata geçirilecek projenin uygulama takviminin müzakere edildiğini göstermektedir. Türkiye’ye gelen ilk terörist kafilesinin ‘numune olduğu ve test amaçlı geldikleri’ terör elebaşlarının aynı gün yaptığı açıklamalarla ortaya konulmuştur. Bu kafilenin teslim olmak için değil, PKK’nın siyasi çözüm anlayışı konusunda temaslarda bulunmak ve lobi yapmak için geldiğini, bu amaçla beraberlerindeki mektupları sınırda kendilerini karşılayan mülki yetkiliye verdikleri de açıklanmıştır. İmralı canisinin birkaç gün önce PKK yayın organlarında yayınlanan sözde yol haritasının da bu yaklaşım üzerine bina edildiği açığa çıkmıştır.” Başbakan’ın ilk kafilenin karşılanması sırasındaki gösteriler karşısında “güven bunalımı oluştu, böyle devam ederse başa döneriz” sözleri, terör örgütü ile yapılan pazarlıkların açık bir itirafı olduğunu, Başbakan Erdoğan’ın bu sözleriyle PKK ile güvene dayalı bir ilişki kurduğunu, bu zeminde bir mutabakata varıldığını kabul ettiğini, ancak bunun dışına çıkılması nedeniyle bu anlaşmayı geçici olarak askıya alındığını söyleyerek terör örgütüne sorumluluklarını hatırlattığını belirten Bahçeli, şöyle dedi: “Terör örgütü ile güvene dayalı bir ilişki kurabilen bu Başbakan portesi çok iyi anlaşılmalıdır. Türkiye’nin karşısındaki ihanet tablosu maalesef budur. Teröristlerin barış elçisi, İmralı canisinin mihmandarı ve Başbakan’ın taşeronu olduğu bu ‘Yıkım Projesi’ bu niteliğiyle bir ihanet projesidir. Bu ihanetin artık farkına varan ve mukaddesatı sorgulanan milletimiz şehitlerine, gazilerine ve hatırlarına sahip çıkmak üzere ayağa kalkmıştır. Hukukun teröriste göre şekil değiştirdiği, mahallinde portatif mahkemelerin kurulduğu, teröristin kahraman gibi karşılandığı görüntüler milletimizde haklı infial uyandırmıştır. Sınırdan giriş yaparken, üzerlerinde taşıdıkları örgüt paçavralarıyla, barış gönüllüsü olarak takdim edilen ve hükümet nezdinde de öyle kabul gördüğü anlaşılan eli kanlı canilere yapılan hükümet teşrifatı milletimizde kapanmayacak yaralar açmıştır. Her bedeli ödemeye hazır olduğunu söyleyen Başbakan, son tepkiler üzerine geri adım atmış, yeni yığınaklara hazırlık yapmak için açılım denen yıkım sürecine mola vermek durumunda kalmıştır. AKP zihniyetinin ‘PKK açılımı’ kapsamındaki teslim törenlerinin milletimizdeki infialini durdurmak için yürüttüğü kafa karıştırıcı oyunları ve yıllardır kullanmaya çalıştığı karartma ve sıyrılma senaryolarını da artık öğrenmiştir.” -MHP KIZILCAHAMAM TOPLANTILARINDA ALINAN KARARLAR- Bahçeli yazılı açıklamasında Kızılcahamam’da parti organlarının yaptığı toplantılarda alınan kararları da açıkladı. Toplantılarda şu kararlar alındı: “1.Cumhuriyetimizin 86. yılını kutlamaya hazırlandığımız bugünlerde, kurucu ilkelerimiz ve temel değerlerimiz işbaşındaki hükümet tarafından tehlikelere maruz bırakılmıştır. 2. İç ve dış gelişmeler milletimizin huzuru, refahı ve birliği yönünde ciddi tehlikelerin yaklaşmakta olduğunu işaret etmektedir. Karşımızdaki en büyük tehlike bin yıldır milli kültürün etrafında oluşturduğumuz kardeşlik hukukunun ve milli kimliğin çözülmesidir. Bu tehlike milli devletin ve üniter yapının ortadan kalkmasına neden olacak yıkılma dinamiklerini içinde taşımaktadır. 3. Hükümetin “PKK açılımı” tam bir teslimiyete dönüşmüş ve Başbakan Erdoğan’ın gerçek yüzü kamuoyu tarafından görülmüştür. Sürecin sonunda yaşanan gerçekler, partimizin milli kimlik ve kardeşlik için verdiği mücadelenin haklılığını ve doğruluğunu ortaya çıkarmıştır. 4. Hükümetin çatışmacı, dışlayıcı ve kutuplaştırıcı siyaset anlayışı toplumda öfkeye ve umutsuzluğa neden olmaktadır. Türkiye’mizin yaşadığı ağır buhranın sorumlusu AKP hükümetleridir. 5. Türkiye’nin hiçbir meselesi bu ağır tabloya rağmen çözülemez değildir. Her sorunun çaresi ve çıkış yolu vardır. Ancak, ülkemizin önünün açılması, AKP zihniyetinin teslimiyetçi anlayışından ve kadrolarından milletimizin bir an önce kurtulmasına bağlıdır. 6. Önümüzdeki süreç milletimizin bütün göz boyama ve kafa karıştırma çabalarına rağmen gerçekleri görmeye başladığını işaret etmektedir. Bu umut verici uyanış, milletimizi içine düştüğü kısır döngüden kurtarmaya talip, huzura ve refaha kavuşturmayı sağlayacak olan Milliyetçi Harekete ve kadrolarına olan teveccühü artırmaktadır. 7. Partimiz yeni dönemde milletimizin geleceği açısından tarihin kendisine yüklediği sorumluluğun farkında ve şuurundadır. Türkiye’nin ve insanlığın bütün meselelerine ilişkin görüşü, yorumu ve değerlendirmesi vardır ve çözüm için hazırdır. 8. Milliyetçi Hareket, Ülkemizin dağılma ve çözülme sürecine sürüklenmesine asla izin vermeyecektir. Türkiye’nin bir avuç işbirlikçinin elinde ufalanıp yok olmasına göz yummayacaktır. Dayatmalara, istismara ve işbirlikçiliğine boyun eğmeyecek, yolsuzluğu ve yoksulluğu bir kader olarak kabul etmeyecektir. Ağır tahriklerle çözülme belirtileri gösteren kardeşliği onaracak, Türkiye’nin milli kimlik etrafında toplanılmasını sağlayacaktır. Milli değerler etrafında kenetlenmeye davet edecek, ayrışmayacağımızı ve ayrılmayacağımızı, dosta ve düşmana gösterecektir. Daha müreffeh, daha huzurlu, daha onurlu ve daha kudretli bir Türkiye’nin kapılarını açacaktır. Ve Türkiye Cumhuriyeti, ebedi vatanında milli varlığını ve birliğini sonsuza kadar koruyacaktır. 9. Milliyetçi Hareket, bu kutlu değerleri ve kutsal emanetleri muhafaza etmeye yeminlidir. Her yönetim kademesindeki mensupları arasında bu ilke ve hedeflere ulaşılması konusunda tam bir uzlaşma ve kararlılık vardır. Partimiz, üzerine düşen görevleri, milletimizin esenliği için kendisinden beklenen duruşu ve tepkileri bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yapacak inanca ve ülkülere sahiptir. İnancımız odur ki, Cenab-ı Allah, Türkiye’yi ve Büyük Türk Milletini karşılıksız seven ve bu uğurda her çileye ve güçlüğe katlanmaya hazır olan Milliyetçi Hareketi iktidar yolunda mutlaka muzaffer kılacaktır. 10. Önümüzdeki 9. Olağan Kongre süreci, bu gerçeklere vakıf, yeni dönemin ağır gündemini taşıyacak, çözüm bekleyen sorunların farkında, önce ülkem ve milletim, sonra partim ve sonra ben diyen Türkiye Sevdalıları arasından yapılacak seçimin milletimize müjdesidir. Bu görev de demokratik bir yarışma ve heyecan içinde, Türk Milletini ve Türk milliyetçiliğini esas alan bir siyasi rekabet ortamında, Ahlâkı ve erdemi muhafaza ederek, Birleştiren, kucaklaştıran, kaynaştıran bir milli siyaset anlayışı ile Milliyetçilere yakışan bir olgunluk içerisinde yürütülecektir. Kırk yıllık siyaset tecrübemiz, karşılıksız millet sevgimiz ve tarihe, ecdada ve kutlu değerlere olan bağlılığımız, her zorluğun aşılmasında en önemli dayanağımız ve çıkış noktamız olacaktır.” |
Gemlik'te 'Öcalan' gerginliği
Ankara'nın taştır yolu, hükümetin şaştı yolu' |
Faruk KAHRAMAN- Hasan BOZBEY/ DHA İMRALI Cezaevi'nde ömür boyu hapis cezasına çeken bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın kız kardeşi Fatma Öcalan ile savunmasını üstlenen 3 avukat ziyaret için bu sabah Bursa'nın Gemlik İlçesi'nden İmralı Adası'na hareket etti. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarına üye yaklaşık 1000 kişilik grup Öcalan'ın avukatlarını protesto ederek yürüyüş yaptı.Kenya'da 1999 yılında yakalandıktan sonra kapatıldığı İmralı Cezaevi'nde ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Öcalan'ın kız kardeşi Fatma Öcalan ve savunmasını üstlenen avukatları Meral Atasoy, Asya Ülker ve İbrahim Bilmez bu sabah haftalık görüşmeye gitmek üzere İstanbul'dan özel otomobille Gemlik İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı'na geldi. İçinde kitap, dergi ve gazeteler bulunan 3 poşet taşıyan avukatlar, jandarmadaki kimlik kontrolü ve üst aramasının ardından plakası sökülmüş beyaz renkli servis minibüsüyle saat 09.45'te İmralı'ya gitmek üzere Gemport Limanı'na gitti. Avukatlardan buradan adaya hareket etti.İmralı'da tek kişilik cezaevinde tutulan Abdullah Öcalan, haftada 1 avukatları, 2 hafta 15 günde bir de birinci dereceden akrabaları ile görüşebiliyor. Öcalan'a avukatları ile 1 saat, yakınları ile de 30 dakika görüşme hakkı tanınıyor. Öcalan görevliler eşliğinde avukatları ile `açık', aile bireyleri ile bir camın ardından telefonla görüşebiliyor. GEMLİK'TE PROTESTO YÜRÜYÜŞÜ Bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın kız kardeşi Fatma Öcalan ve 3 avukatının İmralı Adası'na gitmek için İlçe Jandarma Komutanlığı'nda işlemleri yapılırken, aynı saatlerde Gemlik İlçe merkezinde sivil toplum kuruluşları tarafından protesto yürüyüşü yapıldı.Sabahın erken saatlerinden itibaren yağmura rağmen ilçe stadyumu önünde toplanan grup, önde şehit aileleri ve gazilerin bulunduğu kortej oluşturarak Orhangazi Caddesi'nden ilçe merkezine doğru yürümeye başladı. Dün akşam yapılan protesto gösterisi ardından bu sabah polisin İstiklal Caddesi yerine kordona yönlendirdiği yaklaşık 1000 kişilik grup Çarşı Camii önünde toplandı. Ellerinde `Vatan namusumuz, bayrak kefenimizdir', `Bir sevdasın Türkiyem', `Ankara'nın taştır yolu hükümetin şaştı yolu', `Dağa çıkanı hayatta, dağa çıkaranı vatanda, dağdan indireni koltukta barındırmayız' yazılı pankart ve dövizler taşıyan grup adına Gemlik Giresunlular Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Adem Kaya açıklama yaptı. Kaya, son günlerde meydana gelen gelişmelerin devletin ve milletin bekası açısından tehlikeli hal almaya başladığını bildirerek, şöyle dedi:"Herkesin Anayasa önünde eşit sayıldığı ülkemizde farklı kültür ve kimlik arayışına girerek Türkiye ve Türk isminden rahatsız olanlar açılım adı altında binlerce yıllık bu beraberliği bozma ve bölmeye çanak tutmaktadır. Devletin bekasını korumak için şehit ve gazi olanların anneleri, babaları, kardeşleri olan bizler, mevcut olan duruma sessiz kalamayız. Başbakan, `Demokratik açılım bir devlet projesidir' diyor. Terör elebaşı ise, yol haritasının takip edildiğini söylüyor. O zaman sormak lazım, Devlet teröristbaşı ile işbirliği mi yapıyor? Teröristbaşı dağdan inen PKK'lıları ben getirdim. Hükümet `yalan biz getirdik' diyor. Gelenler ise, `Apo'nun emriyle elçi olarak geldik' diyor. Acaba millet hangisine inanıyor sormak lazım. Eğer bu yapılanlar devlet projesi ise bu projenin içerisinde yüce milletimiz yoktur. Eğer `millet var' diyorsanız. Millete sorun, millet de varsa burada toplanan bizler yokuz." |
27 Ekim 2009 Salı
Türk bayrağıyla alınmadılar! | |
Şehit yakını ve gazilere izin verilmedi. AA Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen şehityakını ve gaziler, ellerindeki bayrakların Meclis girişinde polis tarafındantoplandığını belirterek, bu duruma tepki gösterdi. 'ÖCALAN'A TAKSINLAR' MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ile görüşmek üzere TBMM Küçük Grup Salonuna gelen şehit yakını ve gaziler, terör örgütü üyesi 34 kişinin Habur SınırKapısı'nda teslim olmasının ardından yaşanan görüntülere tepki gösterdi.Irak'ın kuzeyine 1995 yılında yapılan sınırötesi operasyon sırasında gaziolan Mesut Aksan, yakasındaki gazilik nişanını göstererek, "Bunu götürüp AhmetTürk'e, Abdullah Öcalan'a taksınlar" diye konuştu. Şehit Bülent Keskin'in annesi Döne Keskin de Meclise girişleri sırasındaellerinde bulunan Türk bayraklarının polis tarafından toplandığını, şehitçocuklarına ait resimlerin de alınmak istendiğini söyledi.Direnerek oğlunun resmini vermediğini dile getiren Keskin, "Bunu bizeyapmaya hakları yok. Canımı alırlar elimizden resmi alamazlar. O bayrak bizimbayrağımız değil mi?" diye bağırdı. Diğer şehit yakınları da Meclis girişinde Türk bayraklarının ellerindenalınmak istenmesine tepki gösterdi.Durumdan haberdar edilen MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, MeclisinDikmen Kapısında görevlileri arayarak, bayrakların tekrar verilmesini istedi.Bayraklar, MHP grubundan bir görevliye zimmetle teslim edildi. Bayraklardaha sonra, şehit yakınları ve gazilere dağıtıldı.Salonda bulunanlar, "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" diye sloganattı. Şehit yakınlarını sakinleştirmeye çalışan MHP'li Vural, gazetecilerinsorusu üzerine, şehitlerin, Türk milletinin hür yaşaması için canlarını verdiğinisöyledi.Son zamanda yaşananların sadece şehit yakınlarının değil, tüm Türkmilletinin sorunu olduğunu vurgulayan Vural, Türk milletinin birlik vebütünlüğüne olan inancın tam olduğunu anlattı.Yaşanan olayların, Türk milletini derinden yaraladığını ifade eden Vural,"Habur'da pazarlık masası kuruluyor. Teröristle pazarlık yapılıyor. Bu utançtablosudur. Bu meselede endişelerini dile getiren sadece şehit yakınları değil.Bu insanlar bizim kardeşliğimiz için şehit oldu" diye konuştu.Vural, Başbakan Erdoğan'ın, "Bir tarafı yapalım derken diğer tarafıyıkmayalım" diye konuştuğunu belirterek, "Sen hangi taraftasın? Şehitleteröristi taraf olarak görüyor. Yaşananlara üzülmemek mümkün değil. Memleketi buduruma düşürenler utansın" dedi.Grup salonunda bulunanlar, daha sonra kendilerini temsilen TBMM BaşkanıMehmet Ali Şahin ile görüşmeye giden heyeti bekledi. |
25 Ekim 2009 Pazar
Buluşmak zor, ayrılmak kolaydır...
Elmar bak, bu şehit Azerbaycan’ı korumak için Bosna’dan gelmiş | |
VATAN DIŞ HABERLER Türkİye ile Ermenistan arasında atılan adımlar nedeniyle gerilen Ankara- Bakü ilişkileri, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Azerbaycan ziyaretiyle bir nebze yumuşamaya başladı. Ziyareti sırasında Türk bayraklarının kaldırılması nedeniyle gerginliğe neden olan şehitliği de ziyaret eden Davutoğlu ile Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov arasında geçen ilginç bir diyalog da dün Azeri basınına yansıdı. Yeni Müsavat gazetesinin haberine göre, şehitlik ziyareti sırasında Davutoğlu ile Memmedyarov arasında şöyle bir diyalog geçti: Bu da Bursa’dan gelmiş! - (Davutoğlu şehitlikteki bir ismi göstererek) Elmar bak! Türkiye o devirde Azerbaycan’ı korumak için Bosna’dan buraya getirmiş. Şimdi Bosna sınırlarımızdan ne kadar uzaktadır. - (Memmedyarov başka bir ismi göstererek) Bu da Bursa’dan gelmiş.- Halep’ten bile var. - (Memmedyarov tekrar sözü Bursa’ya getirerek) İstanbul’dan Bursa’ya kadar var. -Anadolu’nun her yerinden var. Konyalı şehit Davutoğlu Bunun ardından Davutoğlu, Türk büyükelçisine dönerek Konyalı şehitler olup olmadığını sordu. Büyükelçi’nin ” 12 Konyalı şehit var “ sözü üzerine heyetten bir yetkili ” Konya’dan Davutoğlu soyadlı şehit de var “ diye ekledi. Bunun üzerine Davutoğlu ” Belki de benim ailemdendir. Dedelerimden biridir “ yanıtını verdi, ardından da elindeki iki gülden birini Memmedyarov’a uzatarak ” Kardeş payı “ dedi. Memmedyarov da gülümseyerek ” Evet... Kardeş payı “ cevabını verdi. Bakanlar gülleri şehitliğe bıraktıktan sonra ayrılırken, Davutoğlu Azeri bayrağını göstererek, ” Allah bu bayrağı göklerden eksik etmesin, ebediyen dalgalansın. Türkiye bunun için her şeye hazırdır “ dedi. Memmedyarov da ” Amin, bütün bayraklar için “ karşılığını verdi. ŞEHİTLERE KARANFİL Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katılmak üzere Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de bulunan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, önceki gün Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov ile Şehitler Hiyabanı’nı ziyaret etti ve çelenk bıraktı. Davutoğlu ve Memmedyarov, kalabalık bir heyetle ziyaret ettikleri Şehitler Hiyabanı’nda Türk şehitlerin ve Azeri şehitlerin mezarlarına karanfil koydu. Enver Paşa’nın torunundan Aliyev’e mektup Azerbaycan’In 1918 yılında Ruslardan bağımsızlığını sağlayan Enver Paşa’nın torunu Arzu Enver Sadıkoğlu, Bakü’deki Türk Şehitliği’nde Türk bayrağının indirilmesiyle ilgili olarak Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e mektup gönderdi. Enver Paşa’nın torunu mektupta, Azerbaycan’ın kurtuluşunda büyük emeği olan askerlerin Azerilere emanet ettiği Türk bayrağının artık dalgalanmadığını duyduktan sonra “büyük üzüntü” duyduğunu söyledi. Mektubunda, insanların onurlu bir buluşma isteyeceğini belirten Arzu Enver, “Tabii ki insanlar kendilerine göre hakkani ve onurlu buluşmayı isterler. Bu noktanın bulunması çok zordur, ama olanı yıkmak çok daha kolaydır. Nasıl ki buluşmak zor, ayrılmak kolaydır” dedi. |
24 Ekim 2009 Cumartesi
'Bu artık bizim namus borcumuz'
Kemal Kılıçdaroğlu: "Demokratik yollarla iktidarı alaşağı etmek bizim namus borcumuzdur" Kemal ATLAN / DHA CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'de son günlerde yaşanan tablonun kaygı verici olduğunu söyleyerek, "Demokratik yollarla iktidarı alaşağı etmek bizim namus borcumuzdur" dedi. Sosyal Demokrasi Derneği'nin düzenlediği panele katılmak üzere Eskişehir'e gelen Kemal Kılıçdaroğlu ilk olarak CHP İl binasını ziyaret etti. Kılıçdaroğlu'nu CHP il binası önünde çok sayıda partili karşıladı. Bir partilinin beyaz karanfil verdiği Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İl binasında partililere hitaben konuşma yaptı.Çok önemli bir süreçten geçildiğini ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin Türkiye'nin temellerinde harcı olan bir parti olduğunu söyledi. Türkiye'nin bilinmeyen bir yol haritasıyla karşı karşıya olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "Bilinmeyen bir yol haritasıyla karşı karşıyayız. Bizler bilmiyoruz. Tabloyu hazırlayan yurt dışındakiler biliyor" dedi. YARGI DA YIPRATILDI Açılım sürecinde sadece siyasal iktidarın yıpranmadığı, yargının da yıpranıp derin yaralar aldığını öne süren Kemal Kılıçdaroğlu, bunun doğru olmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "Yargının ve adaletin olmadığı bir yerde sokaktaki yurttaş hakkını nerede bulacak. Birilerinin dayattığı açılımlar toplumda derin yaralar açmıştır. Elbette ki terör sona ermeli, elbette ki bizler birbirimizi kucaklamalıyız. Sokaktaki yurttaş ile teröristi aynı kefeye koyarak değil. 1980'den beri söylüyoruz. Eğer sorumluluk üstlenen birisi varsa gelirsiniz teslim olursunuz silahlarınızla. Koşulsuz. Olay biter. Ama siz geliyorsunuz halen koşullarınız var. Nedir koşullar? Biz bilmiyoruz. Diyarbakır'da ifade almayı sakıncalı gören bir anlayış 50 bin kişinin ortasında ifade alacak. Böyle bir adalet olabilir mi?" dedi. BAŞBAKAN KONTROLÜ KAÇIRDI Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaşanan gelişmeler üzerine "Sıfırdan başlarız" şeklinde açıklamalarda bulunduğunu anımsatan Kemal Kılıçdaroğlu "Başbakan elindeki ipleri kaçırdı, kontrolü elinden kaçırdı. Çünkü yol haritasını kendi belirlemedi" dedi. ALAŞAĞI ETMEK NAMUS BORCUMUZ Türkiye'nin gündeminin süratle değiştiğini, fırtına öncesi sessizliğin yaşandığını ifade eden Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:"Türkiye'nin gündemi süratle değişiyor. İntihar eden işadamları var. Milyonlarca işsizimiz var. Fırtına öncesi sessizliği yaşıyoruz. Bu tablo bizde ciddi kaygılar yaratıyor. CHP olarak bu ülkenin sahiplerinin Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olduğunun altını çizmek zorundayız. Daha sorumlu, daha dikkatli hareket etmek zorundayız. İktidar birilerinin taşeronu olarak görev yapabilir. Ama demokratik yollarla o iktidarı alaşağı etmek de bizim namus borcumuz." GÖREVİNİ YAPAMIYORSAN AYRIL ABD'de 1960 yıllarında zencilerle beyazların aynı okula gitmedikleri, aynı otobüse binmediklerini anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, bugün ise bu ülkeyi bir zencinin yönettiğini söyledi. Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:"Ayrışmayı değil, kucaklaşmayı, insan sevgisini, hoşgörüyü bu topluma egemen kılmak zorundayız. Tıpkı Koca Nazım'ın dediği gibi `Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçe yaşayacağız.' Bu bizim temel ilkemizdir. Herkesin temel ilkesi olmak zorundadır. Toplumda ciddi bir suskunluk var. Bu suskunluk hepimizin hayra alamet yorumlayacağımız bir suskunluk değil. İçişleri Bakanı ve Başbakanı göreve çağırmak bizim temel görevimizdir. Ya adam gibi görev yaparsın ya bulunduğun koltuktan çekilip, ayrılırsın." A TERÖRÜ BİTER B TERÖRÜ BAŞLAR CHP olarak sorumluluklarının bilincinde olduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde istihdam yaratacak fabrikaların kurulması gerektiğini söyledi. Bu konunun kendi parti programlarında da yer aldığını kaydeden Kılıçdaroğlu şöyle dedi:"Devlet doğudan o bölgeye giderek yatırım yapacaktı. Tıpkı 1930'ların devletçilik politikası o bölgede uygulanacaktı. Devlet gidecek fabrikayı kuracak, istihdam yaratacak. Bir entegrasyon olması lazım. En iyi okullarımızı oraya götürmek zorundayız. Orada alın teri ile kazanılmış para ile insanlar ailelerini geçindirmek durumunda olmalılar. Bunun ortamını yaratmak zorundasınız. Bugün A terörü biter, yarın B terörü başlar. Açlığın giderilmediği bir toplumda barışık düzen sağlanamaz. AKP'nin bunu bilmesi lazım, bunu görmesi lazım.İzlediğimiz ekonomik politikanın boyutu kadar teröre kaynaklık etmiştir. Bunun sorumluluğu iktidardadır, iktidardakilerdedir. Bizi yönetemediler. Biz de hesabını sormadık. Yurttaş olarak bizimde kabahatimiz var. Bize en çok yalan söyleyenlere koşup oy verdik. Sonra başımıza geldi, bizi aldattılar dedik. Sorgulama hakkımızı kullanmadık. Sorgulama hakkını kullanmayan toplumlar, akıllarını başkalarına kiraya vermiş toplumlardır. İNANÇLARA VE ETNİK KİMLİKLERE SAYGI CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu, inançlara ve etnik kimliklere saygı gösterilmesinin temel bir görev olduğunu vurguladı. Kılıçdaroğlu, "İnsanlık tarihi, etnik kimliklerden ve dinsel inançlardan ötürü en ağır kayıpları vermiştir. Milyonlarca insan ölmüştür ve insanoğlu demiştir ki kişilerin etnik kimlikleri ve inançları siyaset konusu olmaz. Biz bu gerçeği halkımıza anlatmalıyız. Bu gerçek anlatıldığı zaman AKP kabusu Türkiye'de biter." dedi. TOPLUMUN AYRIŞMAYA TAHAMMÜLÜ YOKTUR Toplumun ayrışmaya tahammülünün olmadığının altını çizen Kemal Kılıçdaroğlu şu şekilde konuştu:"Ayrışma şu an için lükstür. Toplumun ayrışmaya tahammülü yoktur. Toplumun bir tarafından yurtseverler vardır, bir tarafında da ülkeyi dışarıdan gelen telkinlerle yönetenler vardır. Bu kadar açık ve net. Tüm yurtseverler, sağcısı-solcusu, inançlısı-inançsızı birleşmek zorundadır. Nerede bu sendikalar, nerede bu sivil toplum, nerede bu güçler. Yeniden yaratmak zorundayız. Eğer diyorsak ki yeniden, sıfırdan bir ulusal kurtuluş hareketini başlatacağız, buradan başlatacağız. Herkes şapkasını önüne koyup düşünmek durumunda. Bu gücümüzü kullanmak zorundayız. Çünkü biz haklıyız." |
ÇAKKALLAR MEYDANI BOŞMU SANDINIZ
Elazığ'da gerginlik | ||||
Basın açıklaması yapan DTP'liler ile `Ülkücüler' kavga etti Şahismail GEZİCİ- Özlem SEVGİ/ ELAZIĞ, (DHA) ELAZIĞ'da basın açıklaması yapmak isteyen DTP'li bir grup ile `Ülkücü' olduğu belirtilen bir grup arasında kavga çıktı. Çıkan arbede ardından polis tarafları ayırırken, ülkücüler yürüyüş düzenledi. DTP il yöneticileri `Barışı desteklemek' adı altında bugün PTT Meydanı'nda basın açıklaması yapmak istedi. Polis, güvenlik gerekçesiyle DTP'lilerin açıklamayı Hozat Garaji Mevkii'nde bulunan Hastane Caddesi'ndeki il binaları önünde yapmasını istedi. Bunun üzerine yaklaşık 30 kişilik DTP'li il binaları önüne gelerek basın açıklaması yapmaya başladı.
Bu sırada 15-20 kişilik ülkücü grup, Hürriyet Caddasi üzerinde DTP il binası önüne doğru, `Bu ülkeyi böldürtmeyiz' sloganları eşliğinde Türk bayrakları açarak yürüyüşe geçti. Çevik kuvvet ekipleri bu grubu DTP il binası önünde yaklaştırmazken, DTP'liler de ülkücü gruba sloganlarla karşılık verince gerginlik başladı. Bu sırada polisin çemberini yaran ülkücü grup içinden birkaç kişi DTP'lilerin bulunduğu tarafa geçerek saldırdı. DTP'liler de buna karşılık yollarda bulunan demir trafik levhalarını sökerek karşılık verdi. Kısa süren arbedeyi araya giren polis güçlükle önledi. Kentte önlemleri artıran polis, ülkücü grubu çembere alıp Hürriyet Caddesi üzerinden şehir merkezine doğru uzaklaştırdı. Bu arada DTP'liler kavga ardından basın açıklamasını tekrarlamak istedi. Ancak, polis buna izin vermedi. Bunun üzerine DTP'liler sloganlar atarak parti binasına girdi. Kavganın duyulması üzerine ülkücü grubun sayısı 200 kişiyi buldu. Ülkücüler, İstiklal Marşı okuduktan sonra `Kahrolsun PKK', `Alparslan Türkeş'in askerleriyiz', `Türk-Kürt kardeştir', `Bu ülkeyi böldürtmeyiz' sloganları atarak Öğretmenevi'ne kadar yürüdü. Grubun yürüyüşü sırasında Hozat Garajı yakınlarında toplanan 15 kişilik TAYAD'lı da burada basın açıklaması yapmak istedi. Ancak polis, açıklamanın yasal olmadığın ve dağılmamaları halinde müdahalede bulunacağı uyarısında bulundu. Uyarı ardından TAYAD'lılar dağıldı. Polis, ülkücü grubun Hozat Garajı'na giden Hürriyet Caddesi'ni kapatarak bu bölgeye geçmesini engelledi. Polisin dağılmalarını istediği ülkücü grup, "Bunlar banka, esnaflara saldırıp, dükkanlarını tahrip ediyor. Bundan sonra onlar yürümeye başladığı zaman biz de yürüyeşyeceğiz. Onlar 1 çıkarsa, biz 1000 çıkacağız" dedi. Polisin ikna ettiği ülkücü grup daha sonra dağıldı. Polis, kentte aldığı sıkı önlemleri sürdürüyor. |
23 Ekim 2009 Cuma
DTP geriyor
Avrupa'dan gelen PKK'lılar için şölen hazırlığı Hasan ÖRNEKOĞLU/İSTANBUL,(DHA) DTP, 28 Ekim'de Avrupa'dan gelecek olan PKK'lıların konvoy ve mitingle karşılanacaklarını bildirdi. Beyoğlu'ndaki Demokratik Toplum Partisi (DTP) İstanbul İl Başkanlığı binasında düzenlenen toplantıda Kandil Dağı'ndan ve Habur'dan gelerek teslim olan pkk terör örgütü üyesi "Barış Gurubu"nun yanı sıra 15 kişinin Avrupa'dan gelerek 28 Ekim günü İstanbul'a girecekleri açıklandı. Barış ve Demokrasi Platformu'nun yaptığı açıklamada son dönemde yapılan kutlamaların tehlike arzetmediğini yanlızca beklenen kardeşliğin müjdesi olacağı belirtildi. Barış Platformu sözcüsü Yaman Yıldız ise yaptığı açıklamada "26 Kürt Mahmur kampından, 8 gerilla Kandil dağından PKK önderi sayın Abdullah Öcalan'ın çağrısı ile Türkiye'ye giriş yapmıştır" dedi. Barış ve Demokratik Çözüm Platformu ile ortaklaşa basın açıklaması yapan DTP İstanbul İl Başkanlığı, 28 Ekim günü Avrupa'dan gelecek olan 15 pkk terör örgütü üyesinin uçaktan indikleri andan itibaren büyük bir coşkuyla karşılanacağını belirtildi. Barış ve Demokratik Çözüm Platformu temsilcisi Yaman Yıldız'ın yaptığı açıklamada; "Barış elçileri sınırdan gelmeye devam ediyor. Mahmur ve Kandil'den gelenlerin yanı sıra 28 Ekim tarihinde 15 kişi daha İstanbula gelecek. Gelenleri havaalanında büyük bir çoşkuyla karşılayıp Kazlıçeşme'de kutlama yapmayı hedefliyoruz" dedi. Gelen PPK'lıların teslim olmak için değil barış ve çözüm sürecine katkıda bulunmak için geldiklerini niteleyen Yaman Yıldız, kürt halkının gelenleri bayram havasında karşılayacağını belirtti. Demokrasi için gelen 34 kişinin tutuklanmamasının çözüm sürecinde Kürt halkını umutlandırdığını belirten Yaman Yıldız; "Bu olumlu gelişmelere gölge düşürmek isteyen CHP ve MHP yönetici gurubu, iç savaş yaratmak üzere tehlikeli bir yol izliyor. Karşılamalarda şov olarak nitelendirilmesin. Bu gösteriler sadece umut gösterileridir" dedi. Düzenlenen toplantıda konuşan DTP İstanbul İl Başkanı Mustafa Avcı "Önemli bir süreçten geçiyoruz. Süreci iyi yönetebilirsek aydınlık gelecek için önemli adımlar olabilir. Abartılı birr sahiplenme yerinde bir eleştiri değil. Örneğin Yüksekova da cenazesi kaldırılan bir gerillanın törenine 5 yıl önce 80 bin kişi katıldı. Bu bir sahiplenmedir. Son 3 günde çok abartılı bir sahiplenme olarak nitelendirenlerin buna bakması gerekir ve bunu DTP'ye maledilmesi çok doğru değil" dedi. Habur sınır kapısından gelerek daha önce gelen barış guruplarının akıbetinin yaşanmamasını halk arasında umut verici olarak niteleyen Mustafa Avcı, Halkın barış özlemini yıllardır çektiğini belirtti. DTP'nin günah keçisi durumuna getirildiğini belirten Mustafa Avcı, karşılamalardaki törenleri DTP' nin organize etmediğini belirtti.
DTP'yi hedef göstermenin çok büyük bir haksızlık olduğunu belirten Mustafa Avcı, karşılama töreninde DTP'nin bu rüreci nasıl risksiz yönetebileceğini düşündüklerini belirtti. Mustafa Avcı "MHP ve CHP bu süreci provake etmektedir. Bu gelişmeleri üzülerek izliyoruz. CHP'de safını artık bize göre netleştirmiştir. Bu konuda hükümetin cesaretli olması gerekir. Aslında hükümet Silopiden Diyarbakır'a kadar yarın İstanbuldan çıkacak olan barış coşkusuna motive olması gerekirdi. Dolayısıyla bastırıp geri adım attırma karşı tarafta savaş talebine güç ve destek sunmadır. Karşılamalardaki şölen makul bir sayıda olacak ve ilçe örgütlerinin önünden kalkacak otobüslerle yapılacaktır. Hedefimiz trafiği dıkamak ve vatandaşlara zorluk çıkarmak değil. Mümkün olduğunca herşeyi planlayacağız. Bu konuda kimse kaygı duymasın. Süreci yönetecek güç ve iradeye sahibiz. Asıl yoğunluğumuz şölen alanında olacak" dedi. Avrupa'dan gelen kişilerin sorunsuz olduğunu belirten Mustafa Avcı, 15 kişinin pasaport kontrollerinin ardından işlemlerinin biteceğine inanıyoruz. Habur'daki gibi işlemlerin uzamayacağına inandıklarını belirten Mustafa Avcı, kısa zamanda şölen alanına geçeceklerine inandıklarını belirtti. Barış talebini niteleyen Mustafa Avcı; "Barış coşkusu süreci provake ediyorsa karşı tarafların yaptığı nedir? O zaman 1 milyon kişi alıp savaşa devam mı diyelim? Bunu ordu da açıklasa yanlıştır. CHP ve MHP'nin bar bar bağırması da yanlıştır. Başkalarının onlara pirim vermesi de yanlıştır" dedi. 15 kişinin yurda giriş tarihinin 29 Ekimden 1 gün öncesine denk gelmesin özellikle kararlaştırılıp kararlaştırılmadığını bilmediklerini belirten Mustafa Avcı, daha önceki barış gurubunun 29 Ekim'e denk gelmesinin ise planlı olduğunu söyledi. |
'Erbakan aracılar vasıtasıyla Öcalan'la görüştü'
Kapatılan Refah Partisi’nin eski milletvekili Fethullah Erbaş açıkladı ANKA Erbaş, “Kürt açılımı”nın ilk kez kendi partileri döneminde başlatıldığını belirterek, bu kapsamda RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın “aracılar vasıtasıyla Abdullah Öcalan’la görüştüğünü” söyledi. PKK tarafından kaçırılan 8 askeri kurtarmak için 1996’da milletvekiliyken Zap’a giden Erbaş, Erbil’den yayın yapan Aknews ile İstanbul’da yaptığı uzun söyleşide ilk gayelerinin askerleri ailelerine kavuşturmak olduğunu, ardından “diyalog süreci başlatıp örgütü dağdan indirmeyi hedeflediklerini” kaydetti. Erbaş şöyle konuştu: “Biz, iktidara geldiğimiz ilk yılda açılımı planladık. Şimdiki iktidar yedi yıldır iktidarda ve yedi yıl sonra bu işe eğiliyor. Biz Doğru Yol Partisi (DYP) ile koalisyon yapmıştık. Hoca (Necmettin Erbakan) bir sene Başbakanlık yaptı ve düşürüldü. Hocanın birtakım planları vardı. Suriye’yle görüşüldü. Aracılar vasıtasıyla Öcalan’la görüşmeler de oldu. Öcalan önce makuldü. Sonra ne baskı gördü bilmiyorum, geri adım attı.” Çözüm üzerine çalıştıkları dönemde “çok sayıda şahin olduğunu, çözüm istemeyenler bulunduğunu ve üstelik Tansu Çiller’le koalisyon ortağı” olduklarını ifade eden Erbaş, 28 Şubat nedeniyle çözümü gerçekleştiremediklerini kaydetti. Erbaş, AKP’nin, Kürt sorununu çözmede kararlı olduğunu belirterek 2010 Ocak başında da “Kürt açılımı”nın Meclis’e geleceğini söylerken de “Mayıs ayına kadar bu iş tamamlanır” dedi. |
Bahçeli uyardı!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den 28 Ekim'de Avrupa'dan gelecek olan PKK'lıları karşılamak için miting hazırlayacak olan DTP'ye sert uyarı geldi. ANKA MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Düsseldorf’tan gelecek PKK’lı grup için DTP’nin İstanbul’da, Habur Sınır Kapısı’ndaki karşılamaya benzer bir karşılama yapmaya hazırlanmasına tepki gösterdi. Bahçeli, “İstanbul Habur’a benzemez, AKP yönetimi bunun altından kalkamaz” dedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Grup Başkanvekili Mehmet Şandır’ın kızı Nilgün Şandır’ın Türk Japon Vakfı’nda yapılan nikah törenine katıldı. Genç çiftin nikah şahitliğini yapan Bahçeli, törenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bahçeli Düsseldorf’tan 28 Ekim’de Türkiye’ye gelmesi beklenen PKK’lı teröristler için Habur’daki gibi karşılama töreni yapılacağına ilişkin bir soruya şu karşılığı verdi:“İstanbul Habur kapısı değildir. İstanbul Türkiye'nin ve dünyanın en önemli şehirlerinden biridir. Burada Habur'a benzer toplantı yapılması Türkiye açısından uygun düşmez. Hükümetin buna müsaade etmemesi gerektiği inancındayız. Çünkü İstanbul'da yapılacak olan benzer gösteri çok derin izler bırakır. Bunun altından da AKP yönetimi kalkamaz.”Bahçeli, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın muhalefete yönelik ‘açılım sürecini istismar ettikleri’ yönündeki suçlamalarının hatırlatılması üzerine de “Başından beri kendisi istismar içindedir” dedi. -İKTİDARLA MUHALEFETİ BULUŞTURAN NİKAH- Şandır’ın kızının nikah töreni ise muhalefetle iktidarı buluşturdu. Törene MHP’lilerin yanı sıra Meclis Başkanvekili Nevzat Pakdil, CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, AKP Grup Başkanvekilleri Mustafa Elitaş ve Nurettin Canikli de katıldı. Törende davetlilere Atatürk’ün Nutuk kitabı dağıtılırken, çiftin nikah şahitliğini yapan Bahçeli, bunun nedenini sordu. Şandır ise genç çiftin nikah şekeri yerine Atatürk’ün Nutuk’unun dağıtılmasını istediğini söyledi. |
'Dağdan inenler parti kuracak'
Eski istihbaratçı Mahir Kaynak, PKK'lıların teslim olmasıyla ilgili 'İşi etnik çatışma çıkarmak için kullanan DTP, yakında kapatılır. Gelenler CHP'nin yerine oynayacak yeni bir sol parti kuracak' dedi.
Abdullah Öcalan'ın isteğiyle PKK'lıarın teslim olması ne anlama geliyor? DTP, bunu provakasyon olarak kullanıyor mu? Sürecin sonunda ne görünüyor? Merak edilen soruları eski istihbaratçı Mahir Kaynak AKŞAM'a değerlendirdi.
PKK BİTECEKTİR ÖYLE GÖZÜKÜYOR
Habur Sınır Kapısı'nda PKK'lılar için yapılan karşılama töreninin 'DTP'nin şovu' şeklinde değerlendirilmesiyle ilgili Kaynak, 'Bazılarında, PKK'lıların başarı kazandığı şeklinde intiba oldu. Bu kesinlikle doğru değil. Bir taraf bütün faaliyetlerini tasfiye ediyor. Şimdi kim kazandı bu işte? Ama ötekiler de görüntüyü kurtarıyorlar. PKK bitecektir, öyle gözüküyor' dedi.
Kaynak bu sürecin sonunda, dağdan inenlerin yeni bir siyasi oluşum başlatacağını ve şimdi 'Şov yaptığı' söylenen DTP'nin yerine sol eğilimli yeni bir parti kurulabileceğini söyledi. Kaynak, sözlerine şöyle devam etti:
DTP EGEMEN SINIF PKK HASIM
'Bu siyasi hareket, DTP'den farklı olacak. Önümüzdeki günlerde DTP'nin kapatılma olasılığı var. Yeni bir siyasi oluşuma gidilirken, DTP hakkında kapatma kararı verilirse şaşırmam. Yeni kurulacak partinin tabanı DTP'ye göre daha geniş olur. DTP'de egemen sınıf, PKK'yı hasım olarak görüyor. Bu hasmı kontrol etmek için etnik çatışmayı tahrik ediyor. Yeni partinin, PKK eğilimine sahip insanların kuracağı sol bir parti olacağını zannediyorum. Kurulacak yeni parti etnik veya sınıf temeline dayalı olmayacak. CHP'nin yerine oynayacak bir parti olacak. Etnik temeli tercih edenler Kürtlerin egemen sınıfları. Varlıklarını böyle koruyacaklarını düşünüyorlar.'
TEZKERE PKK İÇİN DEĞİL
Sınır ötesi operasyon için çıkarılan tezkere konusunda da farklı bir yaklaşım getiren Kaynak, 'Biz hepimiz PKK'ya yönelik operasyon olarak düşünüyoruz. Ya orada bir Arap - Kürt çatışması çıkarsa. Böyle bir tezkereye ihtiyaç yok mu o zaman?' dedi.
21 Ekim 2009 Çarşamba
PKK'lıların karşılanma şekline büyük tepki
Büyük öfke! | |
Fevzi KIZILKOYUN/ DHA Köse, "PKK'lı teröristlerin adeta törenle karşılanmaları, PKK'nın siyasi uzantısı olan bir siyasi partinin milletvekillerinin devlete adeta meydan okurcasına basın açıklamaları yapmaları, şehitlerimizin kemiklerini sızlatmıştır. Bize verilen madalyaları Cumhurbaşkanı'na iade edip, o gelen terörislere taksınlar" dedi. Köse, karşılama ve bu karşılamada bulunanlarla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Şehit annesi Ayşe Çelik, " Teröristler annelerinin yanına döndü. Biz ise şehitlerimizin mezar taşlarına sarılıp, gözyaşı döküyoruz" diyerek baygınlık geçirdi.Şehit Aileleri Federasyonu Merkezi'nde basın toplantısı düzenleyen Hamit Köse, `demokratik açılım' ve `barış grubu'nun Türkiye'ye gelmesine tepki gösterdi. Şehit aileleriyle birlikte toplantıya katılan Köse, teröristlerin karşılanma biçiminin yüreklerini hançerlediğini belirterek, şunları söyledi:"PKK terör örgütü militanlarının Habur Sınır Kapısı'nda giriş yapmaları, bu teröristlerin adeta devlet töreniyle karşılanmaları, PKK'nın siyasi uzantısı olan bir siyasi partinin milletvekillerinin devlete adeta meydan okurcasına basın açıklamaları yapmaları, şehitlerimizin kemiklerini sızlatmıştır. Şehit annelerin, babaların, eşlerinin, boynu bükük yetimlerin kanayan yaralarına tuz basmıştır. Gazilerimizin o bölgede kalan uzuvları, teröristlere bu imkanı sağlayan siyasilerden hem bu dünyada, hem de öbür dünyada davacı olacaktır. Şehitlerin ve gazilerin kanları bu senaryoların altına imza atanları boğacaktır. Bu açılımın zeminini hazırlayan sözde siyasetçilerin hem şehitlere, hem gazilere, hem de bu vatana ihanet içinde bulundukları kanısındayız. Bu ihanetin bedelini en kısa zamanda Yüce Türk Milletinin önünde ödeyeceklerine inanıyoruz. İmralı Adası'nda yatan vatan haini teröristbaşının emriyle Habur Sınır Kapısı'ndaki teröristleri teslim alma töreninde siyasi otoritenin bir eksikliğini gördük. O da gelen teröristlere madalya vermeleri, kırmızı halılarla karşılanmaları, gül vermeleri ve kurban kesmeleri eksikti. Habur Sınır Kapısı'ndaki manzarada hükümet, teröristleri teslim almamıştır, teröristler hükümeti teslim almıştır. Bu manzara vatan kutsallığına inananların yüreğini yakmıştır. "MADALYALARI İADE EDECEĞİZ Teslim olmayı kabul etmeyen ve buraya anlaşmak için geldiğini söyleyen teröristlere kucak açıldığını kaydeden Köse, "Pişman olmadığını söyleyen ve pişmanlık yasasından yararlanmak istemeyen teröriste zoraki pişmanlık hükümleri uygulanarak, serbest bırakılmıştır. Askere, polise, millete, vatana kurşun sıkan bu töristler bundan pişmanlık bile duymamıştır. Ama bunlar kahraman olarak görülmüşlerdir. İslamiyetten, haktan, hukuktan bahseden sayın Başbakan, gözlerimizin içine baka baka milletini kandırmaktadır" dedi. Köse, kendilerine verilen madalyaları Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a iade edeceklerini söyledi.Teröristlerin karşılandığı gibi şehitlerin karşılanmadığını, bunun devlete meydan okuma olduğunu ifade eden Hamit Köse, "Açılımdan bahsediliyor. Bu bir açılım değil, açılımda boğulmadır. Bu yapılan, şehit ailelerine, gazilere, millete ve vatana ihanettir. Açılımı yürüten İçişleri Bakanı, ne olduğu belirsiz kişilerle görüşmekle, onlardan destek almakla açılım olmaz. Açılımın muhatabı şehit aileleri ve gazilerdir. Ancak onlar dikkate bile alınmıyor" dedi.Hamit Köse, Habur Sınır Kapısı'ndaki karşılamayla ilgili ve bu karşılamada bulunanlarla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. ŞEHİT ANNESİNİN FERYADI Toplantıya katılan şehit annesi Ayşe Çelik, "Eli kınalı gelinler kocalarını, çocuklar babalarını bekliyor" diye haykırdı. Çelik, "Biz de oğullarımızı istiyoruz. Getirin çocuklarımızı. Teröristleri getirdiğiniz gibi bizim çocuklarımızı da getirin. Eli kınalı gelinler kocalarını, çocuklar babalarını bekliyor. Ama keşke bizim çocuklarımız da terörist olsaydı. Teröristler analarının yanına döndü, biz ise mezar taşlarına sarılıp ağlıyoruz" dedikten sonra baygınlık geçirdi. Şehit ablası Müzzeyen Taşyürek ise "Oynanan oyun komediir, hukuki oyundur. Muş'ta bir teröristin mezarına şehit yazıldığı için dava açıldı, ancak dava sonucu beraat çıktı. Eğer ordu bizsek, eğer vatanı savunan bizim çocuklarımızsa, o zaman şehit olan kim? Vatan için ölene de teröriste de şehit diyorsak, o zaman bu savaş neyin savaşı?" diyerek gözyaşı döktü. |
Böyle kutladılar!
34 kişilik grup, Diyarbakır'a giderken Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde havai fişek gösterileriyle karşılandı.
Bugün saat 04.00 sıralarında Nusaybin İlçesi'ne DTP seçim otobüsü ile gelen PKK'lılar örgütteki kod adları ve açık kimlikleri okunarak tanıtıldı. Havai fişek gösterilerisinin yapıldığı karşılama töreninden sonra grup, saat 05.00'te buradaki Nezirhan Oteli'nde konakladı.
DTP ve PKK'lılardan oluşan grup, saat 08.00'de otelde kahvaltı yaptıktan sonra hareket etti. DTP Genel Başkan Yardımcısı, Mardin Milletvekili Emine Ayna ve Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır'ın da eşlik ettiği konvoy, Diyarbakır güzergahındaki Mardin’in Kızıltepe İlçesi'ne hareket etti. Grup, Kızıltepe'deki karşılama ardından, Diyarbakır'a gidecek.
20 Ekim 2009 Salı
LANET OLSUN SİZLERE
5 PKK'lı da serbest
Kandil Dağı’ndan 8, Habur Kampı’ndan 26 olmak üzere toplam 34 kişilik ‘Barış Grubu’, terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine dün Türkiye’ye gelerek teslim olmuştu.
Sabah saatlerinde 29 kişi serbest bırakılıp, 5 kişi gözaltına alınmıştı. Tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilen ve Habur Gümrük Sahası'nda Silopi'den gelen bir hakime ifade vermeye başlayan 5 kişinin tamamı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Sorgulanan PKK'lıların hiçbirisin "Etkin Pişmanlık Yasası"ndan yararlanmak için talepte bulunmadıkları öğrenildi.
Şova dönüştürdüler |
Foto galeri için tıklayın |
Serbest kalan 34 PKK'lı grup Ankara'ya gitmek üzere DTP otobüsüne bindi. Otobüsün üzerine çıkan grup, dışarıda kendilerine sevgi gösterisinde bulunanlara gül attı. Araçta DTP Genel Başkanı Ahmet Türk de bulunuyor. DTP'li vekiller de araçlarıyla onları izleyecek.
PKK'lılar Kandil'den böyle uğurlandı |
video için tıklayın |
34 PKK'lı teslim oldu |
Foto galeri için tıklayın |
İŞTE TÜRK ADALETİ....
29 PKK'lı serbest! | ||||
1O dakika sürdü, bu sorular soruldu... FERİT ASLAN, (DHA) Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine Türkiye'ye gelen ve Habur Sınır Kapısı'nda gözaltına alınan 34 PKK'lıdan 4'ü çocuk 29 kişi savcılık sorgusunun ardından sabah saatlerinde serbest bırakıldı. Kandil grubundan gelen Hüseyin İpek, Vilayet Yakut, Elif Uludağ ile Mahmur grubundan gelen Musa Tomak ile Nurettin Turgut ise sorgularının ardından tutuklanmaları istemiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Mahkemeye sevk edilen 5 PKK'lı Habur gümrük sahasında hazır bulunan nöbetçi hakimin karşısına çıkacak. İŞTE BU SORULAR SORULDU
Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine Türkiye'ye gelen 34 PKK'lının saat 22.00 sıralarında başlayan ifade alma işlemi sabaha karşı 02.00 sıralarında tamamlandı. 34 kişilik grubu sorgulayan savcılar, ortalama her kişi için 10 dakika zaman ayırdı. PKK'lılara savcıların, "Ne zaman örgüte katıldınız ? Ne zaman Türkiye'yi terkettiniz ? Neden terkettiniz. Kaç yıl kaldınız ? Neden geldiniz ?" gibi sorular yönelttiği öğrenildi. Pişmanlık yasasının ise sorgulama sırasında hiç bir şekilde gündeme gelmediği bildirildi. İfade veren PKK'lıların ise "Önderimiz" diye hitap ettikleri Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine yurda döndüklerini söyledikleri öğrenildi. Bazılarının ise Türkiye'deki demokratik açılıma destek için geldiklerini söyledikleri belirtildi. Sorgulama sırasında Mahmur Kampı'ndan gelen 26 yaşındaki Mustafa Ayhan'ın Diyarbakır'da 2005 yılında katıldığı bir izinsiz gösteri nedeniyle hakkında, `Terör örgütü propagandası yapmak' suçlamasıyla hakkında soruşturma açıldığı ortaya çıktı. Bu soruşturma nedeniyle Ayhan'ın ifadesinin alınması için Habur Gümrük Kapası'ndaki özel yetkili Cumhuriyet Savcıları, Silopi Adilyesi'nden bir hakem talebinde bulundu. Talep üzerine saat 02.15 sıralarında bir hakim istendi. |
PLAN YAPMAYIN PLAN....
Erdoğan'a Türkeş yanıtı
MHP lideri grupta Erdoğan'a yanıt verdi ANKA MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, teslim olan PKK’lıların sözde marşlarla ve sevinç çığlıkları ile karşılanmasının AKP zihniyetinin eseri olduğunu belirterek, “Alkışlarla karşılananlar Mekke-i Mükerreme’den dönen hacı kafilesi değildir. Ya da alın terleriyle ekmeklerini kazanmak için gittikleri yabancı ellerden kesin dönüş yapan gurbetçiler değildir.” dye konuştu. Bahçeli, PKK’lıların teslim olması sırasında yaşanan görüntülerin ‘AKP’nin Türkiye sınırlarında teslim alındığını gösteren tarihi bir rezalet, ihanet ve melanet tablosu’ olduğunu belirterek “PKK Türkiye’ye değil, AKP PKK’ya teslim olmuştur” dedi.Bahçeli, gelinen noktada Türkiye’nin bölünmesi için PKK’ya ihtiyaç kalmadığını ifade ederek “Başbakan bu projeyi gönüllü olarak okyanus ötesinden teslim almıştır. Ayrıntıları görüşmek üzere de 29 Ekim’de baş aktörle buluşacaktır” diye konuştu.Bahçeli partisinin Meclis grup toplantısında yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi. Ermenistan’la imzalanan protokolleri ve sonrasında yaşanan gelişmelere değinen Bahçeli, protokollerin ardından Bakü’de Şehitler Hıyabanı’nda bulunan Türk şehitliğindeki Türk bayraklarının kaldırılmasına tepki gösterdi. Türk bayrağının kaldırılmasının Anadolu Türklüğünü derinden üzdüğünü ve incittiğini söyleyen Bahçeli, Azerbaycan’ı da uyardı. Bahçeli, Azerbaycan’a şöyle seslendi:“Hükümetin Ermenistan’la yakınlaşmasındaki üslup, seviye ve yöntem hepimizi olduğu gibi sizleri de öfkelendirmiş olabilir. Bu konuda yapacağınız eleştirilerin ve göstereceğiniz tepkilerin, mensubu olduğumuz Türk milletinin mukaddesatına saygısı esas alması şarttır. Üstelik bu tür bir tepki şekli ve milli hassasiyetleri aşan itici tavır iki kardeşin arasını açmak isteyenlerin de ekmeğine yağ sürecektir. Türkiye’nin Ermenistan’la imzaladığı protokollerin keyfiyeti bugün iktidarı elinde tutan Adalet ve Kalkınma Partisi’ne aittir. Türk milletinin tamamının iradesini ve duygularını yansıtmaz. Ecdadımızın yadigarı olan al bayrağımızın hatıralarına saygı gösterilmesi hepimizin dileği ve mecburiyetidir. O ay yıldızları şehitliğe diken AKP zihniyeti değildir ki, AKP’nin yaptığı hata, düştüğü zillet, ay yıldızımıza mal edilsin ve bir nezaketsizliğin vasıtası olsun. Azerbaycan Türklüğünden başta Sayın Cumhurbaşkanı Aliyev olmak üzere bütün siyasi partilerden ve yetkililerden bu vahim hatayı derhal telafi etmelerini bekliyorum. ”-“BAŞBAKAN’IN TÜRKEŞ BEY’İ OKUMASINDA, İZLEMESİNDE SONSUZ YARAR VAR”- Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın Türkeş’in de Ermenilerle görüştüğüne ilişkin sözlerini de değerlendirdi. Başbakan’ın girdiği ‘yanlış yolda’ merhum Türkeş’in fikirlerine sığındığını ve onu örnek aldığını belirten Bahçeli, “Bu yolla milli meselelerde girdiği yanlışları bir nebze olsun fark ederek, gerçek bir devlet adamının onurlu ve muhteşem mücadelesini takip etme ve ders alma imkanı bulabilir. Bu itibarla Başbakan Erdoğan’ın Türkeş Bey’i okumasında, izlemesinde kendisi açısından sonsuz yarar vardır. Bu tutum bizi Başbakan’ın doğruları ve haysiyetli münasebetleri öğrenmesi konusunda ancak mutlu eder.” diye konuştu. Başbakan Erdoğan’ın, ‘hidayete erme noktasında Türkeş’in millet, milliyetçilik, siyasi ahlak, mücadele, onurlu duruş ve Türklük’ konularında da takipçisi olmasını dilediklerini kaydeden Bahçeli, Türkeş’in 12 Aralık 1994 tarihinde TBMM’de yaptığı bir konuşmadaki sözlerini de okudu. Bahçeli, “Milletimizi etnik kimliklere bölmeye çalışan ilkel anlayışını ve karanlık vicdanını aydınlatması için Başbakan’a hatırlatıyoruz. Merhum Başbuğumuz diyor ki; Burası Türkiye’dir; bu kutsal vatanın adı, köyümüz, bölgemiz ne olursa olsun Türkiye’dir. Türkiye’de yaşayan herkesin, ailesi, sülalesi, aşireti, kabilesi, etnik kökeni ne olursa olsun, müşterek adı Türk’tür. ”-“AKP BÖLÜCÜLÜĞÜ YARDIM VE YATAKLIK YAPACAK KADAR STRATEJİK TÜRBÜLANSA GİRMİŞ”- Bahçeli, Türkiye’nin yıllardır millet varlığına kasteden PKK terörüyle ve teröristlerin imhasıyla en üst seviyede mücadele ettiğini kaydetti. Devletin istihbarat arşivlerinin PKK ile Avrupa, PKK ile ABD arasındaki ilişkileri doğrulayacak belgelerle dolu olduğunu kaydeden Bahçeli, “Türkiye yıllarca bu kirli ilişkileri görmezden gelmiş, içten içe ve adına sözde dost dediği müttefikler tarafından ülkesinin altının oyulmasına seyirci kalmıştır. Elbette ki yabancı güçlerin güdüm ve kontrolündeki bölücü gelişmelerin tamamından AKP zihniyetini sorumlu tutmak doğru değildir, ahlaki de sayılmayacaktır. Ne var ki, tam yedi yıldır tek başına iktidar olan AKP, bölücülüğün arkasındaki küresel desteği görmezden gelmenin de ötesinde, yardım ve yataklık edecek kadar stratejik türbülansa girmiş ve gelişmelere tam teslim olmuştur” dedi. Bugün gelinen noktada, Türkiye’nin çizdiği kırmızı çizgilerin tamamen silindiğini ifade eden Bahçeli, aktif dış politika, sorunsuz ilişkiler ve barışçıl gelişmeler adı altında yürütülen teslimiyetin tamamının AKP çaresizliğinin kılıfı ve makyajı olduğunu savundu. “ALKIŞLARLA KARŞILANANLAR HACI KAFİLESİ YA DA GURBETÇİ DEĞİL” Bahçeli, dün PKK’lıların teslim olması sırasında yaşanan görüntüleri de değerlendirdi. Sınırdan giren üniformalı terör temsilcilerinin, güvenlik güçlerince teslime zorlanmış, ‘çaresiz ve aldatılmış’ kişiler olduğunu söylemenin mümkün olmadığını ifade eden Bahçeli, şöyle konuştu:“Bugün Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Kandil kadrolarıyla girdiği pazarlığın verdiği cüret ve küstahlık, bu rezalette bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Kalabalık karşılama komitelerinin çadır kurarak, sözde marşlarla ve sevinç çığlıkları altında yapılanlar AKP zihniyetinin eseri ve sonucudur. Dikkat buyurunuz, alkışlarla karşılananlar Mekke-i Mükerreme’den dönen hacı kafilesi değildir. Ya da alın terleriyle ekmeklerini kazanmak için gittikleri yabancı ellerden kesin dönüş yapan gurbetçiler değildir. Milletini yabancı coğrafyalarda şerefle temsil etmiş Mehmetçik birlikleri hiç değildir. Bunlar, elinde bebeklerin, anaların, kadınların, şehitlerin kanı olan, silahlarına masum binlerce vatandaşımızın kanı bulaşmış hain teröristlerdir. Teslim olmak için değil de İmralı canisinin talimatıyla Türkiye’ye dönenlere baktığınızda, AKP kadrolarının analarının namı hesabına arkalarından gözyaşı döktükleri ‘kandırılmış çocuklara’ benzerlikleri var mıdır? Bu yakada Mehmetçik silahı omzunda beklemektedir, öte yakada terörist elinde silahı ile beklemektedir. ”-“PKK TÜRKİYE’YE DEĞİL AKP PKK’YA TESLİM OLMUŞTUR”-“ Son ihanet tablosunda, silahı kimin bıraktığını anlayanınız var mı?” diye soran Bahçeli, yaşanan ‘alçaklık tablosu’nun Başbakan Erdoğan’ın eseri ve sözde açılımın tipik sonucu olduğunu kaydetti. Bahçeli, “Hazmettirilmek istenen seri alçaklıkların birincisi budur. Bu PKK’nın teslim alınmasını değil, AKP’nin ülkemiz sınırlarında teslim alındığını gösteren tarihi bir rezalet, ihanet ve melanet tablosudur. PKK Türkiye’ye değil, AKP PKK’ya teslim olmuştur.”dedi. Bahçeli, ABD, Barzani ve AKP’nin sözde bir türlü bulamadığı teröristlerin öncü kafilesinin ortaya çıktığını belirterek “Açılım sevdalısı Başbakanları ile kucaklaşmak için gün saymaktadırlar” diye konuştu. Terörün bitmesi, şiddetin ortadan kalkması gerektiğini, bunun aksini söylemenin mümkün olmadığını kaydeden Bahçeli, “Ancak eline silah alarak ülkemizi bölmek için dağa çıkmış teröristlerin bütün taleplerini, silahsız çözecekleri ortam oluşturarak onlara kucak açmak dünyada görülmemiş bir uygulamadır. Böylesi bir mantık garabeti ile ne Çanakkale savunulabilirdi ne de milli mücadele yapılabilirdi.Anadolu’yu Yunanlıya bırakır, İstanbul’u İngiliz’e teslim ederdiniz.”dedi. -“TÜRKİYE’NİN BÖLÜNMESİ İÇİN PKK’YA İHTİYAÇ KALMAMIŞTIR”- PKK’nın ve uzantılarının bütün tasavvurlarının artık AKP tarafından temsil edildiğini de savunan Bahçeli, “PKK’nın teröre başvurarak isteklerini dayatmasına gerek duyacağı şart ve ortam kalmamıştır. Bütün istekleri Başbakan tarafından dile getirilmektedir. Bugün gelinen aşamada Türkiye’nin bölünmesi için PKK’ya ihtiyaç kalmamıştır. Başbakan bu projeyi gönüllü olarak okyanus ötesinden teslim almıştır. Ayrıntıları görüşmek üzere de 29 Ekim’de baş aktörle buluşacaktır” dedi. Bahçeli teröristlere örtülü siyasi af çıkartılacağını, bu süreçte askeri operasyonların asgari düzeyde tutulacağını ve PKK’lı teröristlerin bu yolla dağdan indirileceğini de öne sürdü.Bahçeli “Bu aşamalarla, Türkiye, çok yakında yaşayacağı daha vahim gelişmelerle Başbakanın ve AKP’nin foyasını görecek, kendisine huzur, esenlik, refah ve onur kazandırsın diyerek bu zihniyete verdiği desteğin pişmanlığını duyacaktır. Ve tarihimizde göremeyeceğimiz bu alçalmanın adresi AKP, mihrakı işbirlikçiler, odağı ise Başbakan Erdoğan olacaktır” diye konuştu. -“AB İLERLEME RAPORU KÜRT AÇILIMININ YOL HARİTASINI ÇİZDİ”- Konuşmasında AB İlerleme Raporu’nu da değerlendiren Bahçeli, AB’nin Türkiye konusundaki önyargılı yaklaşımı, dışlayıcı tutumu ve çarpık bakış açısının bu yılki rapora da yansıdığını söyledi. Hükümetin raporu ‘olumlu, adil ve dengeli’ bulmasını eleştiren Bahçeli, “Terör örgütü ve etnik bölücülerin siyasi gündeminin savunucusu olan Avrupa Birliği, Başbakan’ın taşeronluğunu yaptığı bu yıkım projesini bu nedenle tarihi fırsat olarak görmektedir. Bu noktada Brüksel ile Cumhurbaşkanı Gül’ün tarihi fırsatları örtüşmüş, Başbakan’ın tarihi dediği açılım da bunun ortak zeminini oluşturmuştur. Bundan cesaret alan Avrupa Birliği taciz boyutlarına taşınan müdahale ve dayatmaları için uygun bir ortam bulmuş ve 2009 yılı raporunda ortaya koyduğu taleplerle Başbakan’ın ‘Kürt açılımı’nın adeta yol haritasını çizmiştir.”diye konuştu. -BÜTÇE ELEŞTİRİSİ- Bahçeli, 2010 mali yılı bütçesinin krizden çıkış bütçesi değil krizi toplumsal tabana iyice yayacak bir bütçe olduğunu da söyledi. Başbakan’ın ‘yoksul hanelere deva olmaya, üşümüş elleri ısıtmaya, sönmüş ocakları yeniden yakmaya, düşenlerin elinden tutmaya gayret ettiği’ni söylediğini ifade eden Bahçeli, “Eğer evinde sobası yanmadığı için titreyen elleriyle kalem tutmaya çalışan kız çocuğunun hakkı sizin omuzlarında ise, evine ekmek götürme derdine düşmüş, o kız çocuğunun karnını doyurması gereken babaya iş bulmak da sizin sorumluluğunuzdadır. Bir kap sıcak çorbaya muhtaç yaşlı teyzeyi eğer gerçekten düşünüyorsanız, çocuğunun bir işe sahip olmasını sağlamayı da görev olarak görmeniz gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi; ekmekle soğanı katık yapan, bir tas çorbaya şükreden, cebinde olmadığı zaman hayır dileyen, olduğu zaman şımarmayan, siftahı müşteriden bereketi Allah’tan bekleyen, sabırlı, kanaatkar insanımızın daha fazla istismar edilmesine asla rıza göstermeyecektir.” dedi. |
19 Ekim 2009 Pazartesi
AKP ‘PKK’lıları, davul-zurna ve çiçeklerle karşılayıp affetti
Gül ve Erdoğan'a çağrı | |
“Sakın başka açılım yapmayın, sizi ABD ve AB’li dostlarınız bile kurtaramaz” ANKA CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “Sakın başka açılım yapmayın, sizi ABD ve AB’li dostlarınız bile kurtaramaz”diye seslendi. Arıtman yaptığı yazılı açıklamada, AKP’nin ‘PKK’lıları, davul-zurna ve çiçeklerle karşılayıp affettiği”ni savundu. Arıtman “Ama terörle mücadele eden komutanları Silivri hapishanesinde çürütüyorsun. Gazetecileri, aydınları, bilim adamlarını, hekimleri, terör örgütü üyesi olma suçuyla yargılıyorsun. Şehit yakınlarının şehitliklerde bir çift söz söylemesini bile yasaklayıp, onları şehit edenleri çiçeklerle karşılayıp affedeceksin” dedi. AKP’yi ‘adaletin çivisini çıkarmak’la suçlayan Arıtman “Ermeni açılımıyla köşeye sıkışmış Ermenistan’ı kurtardınız. Kürt açılımıyla dağdaki inlerine sıkışmış PKK’lıları kurtarıyorsunuz. Kıbrıs açılımıyla Kıbrıs Türk Devletini yok ediyorsunuz. Sakın ha başka açılım yapmayın, yoksa sizi ileride ABD’li, AB’li dostlarınız bile kurtaramaz“ dedi. |
Türkiye tarihi bir yol ayrımında
'Kendisine çeki düzen versin' | |
Bahçeli, Türkiye tarihi bir yol ayrımında olduğunu söyledi! MHP lideri Bahçeli, “Başbakan’ın önce ’Kürt’ sonra ‘demokratik açılım’, daha sonra da tepki üzerine ’Milli Birlik Projesi’ adı altında Türkiye’nin gündemine attığı safsata yıkım projesi haline dönüşmüştür“ dedi MHP İstanbul İl başkanlığı 8’inci olağan Kongresi’nde konuşan Genel Başkan Devlet Bahçeli, yine hükümete ”Kürt açılımı“ nedeniyle ağır eleştiriler yöneltti. Ülkenin durumunun çok vahim ve endişe verici olduğunu kaydeden Devlet Bahçeli şartların giderek ağırlaştığını, ülkenin her anlamda kan kaybettiğini ifade etti. Türkiye’nin çok ciddi riskler ve tehlikelerle dolu karanlık bir ortama sürüklenerek tarihi bir yol ayrımına geldiğini sözlerine ekleyen Bahçeli, milli varlığının hain suikastlarla karşı karşıya olduğunu söyledi. Bahçeli, ”Her alanda tehlikeli kırılma hatları oluşmaktadır. İç bünyemizde ayrışma virüsleri sokulmuş, çatışma dinamikleri harekete geçirilmiştir. Türkiye karanlık bir dönem içine sürüklenmiştir. Türkiye bir tarihi yol ayrımına gelmiştir. Bu proje ayrışmayı, çatışmayı ve bölünmeyi amaçlamaktadır. Bu projenin amacı demokratik çözüm değil, Türkiye’nin çözülmesidir “ dedi. MHP’nin yandaş olmasını, figüran olmasının mümkün olmadığını belirten Devlet Bahçeli, bu yıkım projesine karşı tek başına dik duran tek siyasi hareket olduğunu söyledi. Bahçeli, MHP’nin siyasi hayatın yalnız kurdu olduğunu ancak boynu bükülmeyen bozkurdu olduğunu kaydetti. 1991 planı ile Erdoğan’ın planı Bahçeli MHP’nin birliğin bütünlüğün yıkılmaz kalesi oludğunu belirterek, ”MHP’nin bu duruşu birçok kişiyi rahatsız etmektedir. Kimle nerede ne şekilde anlaşmışlarsa önce MHP’yi yok etme planını uyguluyorlar. MHP mensuplarını devşirmeye çalışıyorlar. AKP yönetimi alçakça ve ahlaksızca MHP’ye saldırıyor. Sayın Başbakan ne dersen de, ne yaparsan yap. PKK’nın programı ile 1991 yılı planı ile Erdoğan programı örtüşmüş olsa dahi bu ayrışmanın, yolsuzlukların mutlaka ve mutlaka hesabı sorulacaktır. ABD’ye de gitsen, Ortadoğu’da da kaybolsan bozkurtun nefesi ensende olacaktır. Güneydoğu’da milletvekili çıkarmış olabilirsin ama onları kendinden zannetme. Günü geldiği zaman nereye çalıştıklarını sende göreceksin. Ama bence 1991 planını uygulamaya koyuyorsun.“ dedi. Kendisine çeki düzen versin CHP’nin de kendisine çeki düzen vermesini isteyen Devlet Bahçeli, kamera şartı koşarak randevuda kabul ettiklerini söyledi. Devlet Bahçeli, ”Toplumsal baskı ile yan çizme içine girmesin. Git görüş. Kameralardan gizli neyin varsa ayrıca görüş. Kameralar önünde Başbakan derse ki, ’Kürt raporunuz şöyle değil mi?’ CHP yazdığı için, evet demek zorunda. PKK’nın, AB’nin dayatmalarına hoş görünmek için 1989 yılında ’siyasi çözüm gereklidir’diye düştüğünüz gaflet bugün karşınıza çıkıyor. Sayın Başbakan niye kaçıyorsun görüşmeden, sizin raporunuzla onların raporunun örtüşenlerine bakın. Ne diyeceksiniz o zaman?“ dedi. |
15 Ekim 2009 Perşembe
Öcalan, Türkiye'ye 'barış grubu' gönderilmesini istedi
PKK'lılara 'teslim olun' mesajı! | |
Öcalan, Türkiye'ye 'barış grubu' gönderilmesini istedi İmralı cezaevinde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, avukatlarına "demokratik açılım" süreciyle ilgili açıklamalar yaptı. Öcalan açıklamasında PKK'dan Türkiye'ye "barış grubu" göndermesini istedi. Fırat Haber Ajansı'nda yayınlanan habere göre demokratik açılım sürecinin "tıkandığını" öne süren Öcalan bu tıkanıklığın iki "barış grubu"nun Türkiye'ye gönderilmesi ile aşılacağını savundu. "BARIŞ GRUBU" NEDİR? Terörist Abdullah Öcalan, Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirildikten sonra yaptığı bir çağrı ile PKK'dan 22 Eylül 1999 tarihinde de "Demokratik cumhuriyete destek ve iyi niyet adımı" olarak bir grup PKK'lı teröristin Türkiye'ye gönderilmesini istemişti. 1 Ekim 1999 tarihinde Ali Sapan, Seydi Fırat, M. Şirin Tunç, İsmet Baycan, Sohbet Şen, Yüksel Genç, Yaşar Temur ve Gülten Uçar'dan oluşturulan grup Türkiye'ye giriş yaparak güvenlik güçlerine teslim olmuş ve tutuklanarak Muş E Tipi Cezaevi'ne gönderilmişti. Öcalan'ın ikinci barış grubu çağrısında ise Haydar Ergül, Ali Şükran Aktaş, Aygül Bidav, İmam Canpolat, Yusuf Kıyak, Aysel Doğan, Hacı Çelik ve Dilek Kurt 29 Ekim 1999 tarihinde Viyana'dan havayoluyla Türkiye'ye gelmiş ve DGM'de gerçekleştirilen yargılama sürecinin ardından hakalrında 7 ile 15 yıl arasında değişen hapis cezaları verilmişti. |
Başbakan Erdoğan'dan 'açılım' açıklaması
'Açılım Kürtler için değil' | |
Başbakan Erdoğan'dan 'açılım' açıklaması Türk ve Iraklı heyetler arasında 48 mutabakat muhtırası Bağdat’ta imzalandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "demokratik açılım"ın Kürt kökenli vatandaşlara yönelik değil, terör soruna karşı atılmış bir adım olduğunu söyledi. Mutabakat muhtıraları ticaret, içişleri, bayındırlık ve iskan, sağlık, ulaştırma, su kaynakları ve çevre, enerji ve tarım konularında imzalandı. İmza töreninden önce Irak Ulusal Meclisi Binası'nda konuşan Erdoğan, Irak'ta bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek şöyle konuştu: “Ay sonunda bir Parlamenter heyeti ülkemize gelecek. İnanıyorum ki aramızdaki güç birliği açısından da anlamlı olacak. Bugünkü ziyaretimiz çok anlamlı ve önemli. Ayak bastığımız andan itibaren, gerek Başbakan Maliki gerekse Cumhurbaşkanı yardımcılarının, bize gösterdikleri ev sahipliğine teşekkür ediyorum. Şartlarınızı biliyorum. Temmuz 2008'de geldiğimiz gün ile bugünü kıyasladığımızda bir değişimin başladığını da gördük. Temennim şudur ki; bu değişim inşallah süratle gerçekleşir ve Irak geçmişteki o günlerine kavuşur. Bir komşu ülke olarak, aynı değerleri paylaşan bir ülke olarak, akrabalık ilişkilerinin güçlü olduğu bir ülke olarak bizler üzerimize ne düşüyorsa bunun yapmaya hazır olduğumuzu her zaman her yerde söyledik. Bugün yanımda 9 bakanımla geldim, milletvekili arkadaşlarım var, bürokrat, teknokrat ve 50 kadar iş adamıyla geldik. Arkadaşlarımız birbirleriyle görüşmelerini yapıyorlar.” Başbakan Erdoğan, ilk defa bir model üstünde olduklarını belirterek, şöyle devam etti: “44 mutabakat muhtırası bugün imzalanacak. Eğitim, sağlık, tarım, enerji, alt ve üst yapı gibi pek çok anlaşma imzalanacak. Ve bütün bunlarla birlikte şüphesiz ki Irak'ın kalkınması çok daha hızlanacaktır. Bütün bunların görüşüldüğü süreç anlamlı bir döneme rastladı. Irak'ta yapılacak seçimde aday olan partilerin, ön koalisyon çalışmaları bitmiş olacak. 16 Ocak'ta da seçimler yapılacak. Tabi biz bu genel seçimlerin Irak için hayırlı olmasını temennisinde bulunuyoruz. Irak'ın birliğine, beraberliğine, vesile olmasını temenni ediyoruz. Irak'ın kendi içindeki birlik ve beraberliği bizim için çok önemlidir. Siz güç kazandıkça biz buna seviniriz. Birliğiniz, beraberliğiniz arttığı sürece biz buna seviniriz. Irak özellikle son 8 yıl içerisinde çok büyük kan kaybetti. Milyonu aşkın insanını kaybetti.” IRAK'IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE VURGU Yakın bir komşusu olarak Türkiye'nin, Irak'a her şeyiyle her türlü desteği vermeye hazır olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: “El ele omuz omuza vereceğiz inşallah bu süreçte Irak'ın yeniden ayağa kalkmasını sağlayacağız. Ben bugünkü anlaşmayı aynı zamanda bunun ön adımı olarak görüyorum. Kerkük konusuna değinmek istiyorum. Kerkük konusundaki samimi gayretlerinizi biliyorum. Ve Kerkük bir özel statüye kavuşturulmalıdır diye düşünüyorum. Ve Kerkük tüm Iraklıların olmalıdır. Kerkük bir etnik unsura teslim edilemez, edilmemelidir. Bir mezhebi unsura da teslim edilmemelidir. Ki aksi takdirde Irak'ın geneli için orası bir sıkıntı kaynağı olacaktır. Bunu kardeş bir ülkenin Başbakanı olarak hatırlatmayı kendime görev telakki ediyorum. Bu seçimlerde isteriz ki etnik unsurların mezhebi unsurların birbiriyle kaynaşabildiği bir süreç ve demokratik bir ortam olsun. Zor gibi görülüyor ama bunun başarılması lazım. Etnik, mezhebi çatışmaların olmadığı bir Irak... Irak'ın toprak bütünlüğüne saygı duyulmalı, milli birliğine saygı duyulmalıdır. Bunun yanında tabi ki terör noktasında bizim de bir sıkıntımız var ve bu konuda da merkezi yönetimin bize bugün kadar vermiş olduğu desteğe ayrıca teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki bundan sonraki süreçte de dayanışmamız devam edecektir. Bu arada atacağımız bu ciddi adımlarla birlikte inşallah, gerek Musul’da gerekse Basra da açtığımız başkonsoloslukların, henüz resmi açılışını yapmadık ama buna ilave olarak Erbil'de de bir başkonsolosluk açmanın adımlarını, altyapısını oluşturuyoruz. Bunlar, aramızdaki bağları güçlendirirken, atacağımız adımları da çok daha kolaylaştıracaktır. "KERKÜK IRAKLILARIN" Erdoğan, “Kerkük'te bütün Irak halkının hakkı vardır, Kerkük Iraklılarındır, Irak'ın olmalıdır” dedi. Başbakan Erdoğan, “Eğer bunu sadece Kerkük'te yaşayanlara bırakacak olursanız, yarın bir başka sorunla karşı karşıya kalırsanız, içeride çok daha büyük bedellerle karşı karşıya kalırsınız” diye konuştu. Erdoğan'ın, Irak Ulusal Meclis Başkanı Ayad El Samarrayi tarafından kabul edilmesinin ardından, Irak Ulusal Meclisindeki bazı komisyonların başkanları ile bazı parlamenterler söz aldı. Başbakan Erdoğan'ın Irak ziyaretinin önemli bir ziyaret olduğuna dikkat çekilirken, ziyaretin başta iki ülke ilişkilerinin gelişmesine katkı sağlayacağı belirtildi. Bazı parlamenterler konuşmalarında su sorununa, bazıları da Kerkük ve terör sorunlarına değindi. Hadi Amari adlı parlamenter, Başbakan Erdoğan'a “Filistin ve Gazze konusundaki tavrınızdan dolayı teşekkür ederiz cesur tavrınızın kalbimizde, gönlümüzde her zaman etkisi var. Bu arada meclisinizden geçen sınır ötesi harekata izin veren tezkereyi yadırgıyoruz. Bu sorunun TSK tarafından değil sağlam ilişkilerle çözüleceğine inanıyoruz” diye konuştu. Başbakan Erdoğan, Irak'lı parlamenterlerin değerlendirmelerinin ardından tekrar söz aldı ve parlamenterlerin gündeme getirdiği sorunlara yanıt verdi. Su konusunda Irak'ın güneyinin bir sıkıntısı olduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, son 2 yılda Türkiye'nin fedakarlık yaparak, saniyede 500 metreküp suyun akışına izin verdiğini söyledi. Bu konuda Irak, Türkiye ve Suriye'nin 3'lü heyet oluşturduğunu kaydeden Erdoğan, Türkiye'den saniyede 517 ile 622 metreküp, ortalama olarak da 550 metreküp suyun Irak'a verildiğini dile getirdi. Atatürk Barajı'ndaki su seviyesinin yüzde 10 seviyelerine düştüğünü hatırlatan Erdoğan, verilen sözü tutmak için Türkiye'nin su konusunda fedakarlık yaptığını söyledi. Erdoğan şunları söyledi: “Gelirken uçakta şunu gördük: Dicle maşallah iyi akıyor. Basra'da, Dicle ve Fırat'ın birleştiği yer 60 km. Eğer burada tedbirler iyi alınırsa aslında Güney Irak'ın birçok sorununu çözmek mümkün. Açık kanaatlerle suların aktığını gördük. Bunların kapalı sisteme geçilmesi... Çünkü suyun üçte biri buharlaşma ile gidiyor. Bir insanın yıllık su ihtiyacı 10 bin metreküptür. Türkiye'nin şu andaki mevcut durumu bin 700 civarındadır. Bütün imkanlarımız devreye girdiğinde 3 bin metreküpe ulaşacak” diye konuştu. "AÇILIM TERÖRE KARŞI ATILMIŞ BİR ADIMDIR" Konuşmasında, “demokratik açılım” konusunda atılan adımlara da değinen Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu bizim ülkemizdeki Kürt kökenli kardeşlerimize, vatandaşlarımıza yönelik attığımız bir adım değildir, birinci derecede terör soruna karşı attığımız bir adımdır. Bütün etnik unsurların sorunları var, Kürt kardeşlerimizin, Laz'ın, Arnavut'un, hepsinin sorunları var. Şimdi Irak’ta Arapların, Kürtlerin, Türkmenlerin, Sünnilerin, Şiilerin sorunları yok mu? Diğer grupların sorunu yok mu? Genel olarak söylüyorum: Bunların hepsi sorun alanlarıdır. Bu sorun alanlarına karşı, demokratik açılımla bunları en aza indirmenin gayreti içindeyiz. Bir kardeşiniz olarak şunları söylemek durumundayım: Kerkük sizin iç sorununuzdur. Kerkük'ün sorunları, Irak'ın sorunlarını çözdüğünüz gibi onu da bugüne kadar çözseydiniz, samimiyetle söylemek durumundayım, öyle sorunlar olur ki kardeşler devreye girer ve oradaki o sorunların çözümünde size yardımcı olur. Biz size ortak bir tespiti söyledik. Dedik ki 'Kerkük'te bütün Irak halkının hakkı vardır, Kerkük Iraklılarındır, Irak'ın olmalıdır. Eğer bunu sadece Kerkük’te yaşayanlara bırakacak olursanız, yarın bir başka sorunla karşı karşıya kalırsanız. İçeride çok daha büyük bedellerle karşı karşıya kalırsınız'. Biz bunu bugünden görür gibiyiz. Biz Irak vatandaşı değiliz ama Irak'ı yaşıyoruz. Çünkü sizlerle ortak tarihi paylaştık paylaşıyoruz. Bunu bir kardeşlik düşüncesi olarak söylüyorum.” TSK'ya sınır ötesi harekata izin veren tezkereye de değinen Erdoğan, Irak merkezi yönetimiyle mutabık kalarak bugüne kadar bu adımları attıklarını ifade etti. ABD'de, 2007 yılında “PKK terör örgütü ABD'nin, Türkiye'nin, Irak’ın düşmanıdır” diye ilan ettiklerini anımsatan Başbakan Erdoğan, “Hiçbir zaman TSK, harekatlarında bir sivil nokta vurmamıştır. Terör örgütünün yerleşkesi durumunda olan noktalara saldırıda bulunmuştur ama düşünün ki Irak'tan eğer benim ülkeme geçiş yapıyor da terör örgütü benim ülkemde köyleri basıyorsa buna sizin anlayış göstermemeniz lazım ve “Bu tezkerenin geçmesini kınıyoruz' ifadesini doğrusu ben de kınıyorum. Teröre karşı ortak mücadele vermemiz lazım. Eğer terörün kökünü kazıyamazsak yarın terör bugün onu savunanları vurur. 'Benim teröristim iyi, seninki kötü' mantığı olmaz. Terörün dini, ırkı, vatanı da olmaz. Kaldı ki zaten sizler terörle, teröristle baş başa çok yaşadınız. Kaldı ki Irak adeta terör örgütlerinin, teröristlerin antrenman sahasına dönmüştür. Hala da burayı tam terk etmiş değillerdir. Bunları göreceğiz, ortak tedbir alacağız, temizleyeceğiz. Siz de biz de huzur bulacağız. Biz ne Irak'ın ne de Irak halkının mağduriyetine asla göz yummayız, müsaade etmeyiz.” |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)