21 Temmuz 2009 Salı

TÜRKİSTANLILAR




20. yüzyılda dünyaya dehşet saçan ideolojilerin başında komünizm gelmekteydi. Karl Marx ve Friedrich Engels isimli iki Alman felsefecinin fikirlerine dayanan ve insanlara eşitlik, refah,adalet ve cennet vadeden bu ideoloji, Lenin, Stalin, Mao gibi zalim, diktatörler tarafından dünya tarihinin en büyük kıyım ve katliamları gerçekleştirdiler, kendilerine inananlara cennet değil, cehennem hayatı yaşattılar..

Her ne kadar Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla komünizmin siyasi bir rejim olarak çöktüğü kabul edilse de, komünist ideoloji ve uygulamaları -gizli veya açık- hala devam etmektedir. Bugün Doğu Türkistan'da yaşayan Müslüman Türkler, hala Maocu Kızıl Çin rejiminin zulmü altında yaşamaktadırlar. Batılı ülkeler ise, Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlallerini her zamanki gibi görmezlikten ve duymazlıktan gelmektedir.

ÇİNLİLERİN TÜRKLERE YAPTIKLARI ZULÜMLER
Çinliler, bir Türk ve İslam toprağı olan Doğu Türkistan'a " kazanılmış topraklar " anlamına gelen "Sincang" adını koydular ve burayı kendi toprakları olarak tanımladılar. 1949 yılında Mao önderliğindeki komünistlerin Çin'in yönetimini ele geçirmelerinin ardından, Doğu Türkistan üzerindeki baskılar da arttı. Komünist rejim, asimile olmayı reddeden Müslümanların fiziksel olarak imhasına yöneldi. Katledilen Müslüman sayısı korkunç boyutlardaydı.
1949-1952 yılları arasında 2 milyon 800 bin; 1952-1957 arasında 3 milyon 509 bin; 1958-1960 yılları arasında 6 milyon 700 bin; 1961-1965 yılları arasında 13 milyon 300 bin kişi ya Çin ordusu tarafından katledildi ya da rejimin doğurduğu kıtlık sonucunda öldü.

Halkın hayatta kalabilen bölümü ise büyük baskı ve işkencelere maruz bırakıldı. Doğu Türkistan'ın uzun süre sürgünde yaşayan merhum lideri İsa Yusuf Alptekin, Türkiye'de yayınlanan Doğu Türkistan Davası ve Unutulan Vatan Doğu Türkistan adlı kitaplarında söz konusu baskı ve işkenceleri ayrıntılarıyla anlatır.
Bu kitaplarda anlatıldığına göre, Doğu Türkistan'da halka uygulanan baskılar, Sırpların, Bosna'da Müslüman Boşnaklara veya Kosova'da Arnavut çoğunluğa uyguladıklarından farklı değildir. Ülkedeki Çin mahkemelerinin "ceza" yöntemleri de son derece acımasız ve vahşicedir. Diri diri toprağa gömmek, öldüresiye dövülen bir insanı çıplak halde karlarda yatırmak, iki bacağı iki ayrı öküze bağlanan bir insanı ikiye bölmek gibi "ceza" lar uygulanmıştır.

KOMÜNİZM, D.TÜRKİSTANDA’ DA UYGULANMAKTA
D.Türkistanda halen bütün hukuk metinleri ve kurumsal yapısı ile Çin Komünist diktatörlük sistemi yürürlükte. Millî bir hukukun henüz tahsis edilememiş olması bu ülkenin Çin'in sömürge egemenliği altında olmasındandır. Görünüşte Çinliler'in Uygur Özerk Bölge ilân etmiş olması dünyayı aldatmaktan ibarettir. Gerçekte hukuk ve yönetim Çin Komünist yönetiminin elinde bulunmaktadır.
Çinliler'in bu özerk bölgeye adı altında atamış olduğu millî yöneticiler aslında Çin Komünist Yönetimi'nin kukla yandaşlarıdır. Bunlara halk, Çin Komünistlerinin yetiştirdiği ‘ millî münafık ‘ diyor. Çünkü halka bir hiçbir faydaları yoktur. Doğu Türkistan halkı, her şeye rağmen Türklüğün bütün manevî şeref ve gururu ile istiklal mücadelesinden hiç bir zaman vaz geçmemiştir, geçmeyecektir.
ULUĞ- BÜYÜK TÜRKİSTAN
Doğu Türkistan, Uluğ-Büyük Türkistan'ın bir parçasıdır. Uluğ-Büyük Türkistan deyince, Batı ve Doğu Türkistan birlikte akla gelir. İşte, Doğu ve Batı Türkistan dan müteşekkil Uluğ Türkistan; 100 milyon nüfuslu Türk milletinin anayurdu olduğu gibi, insanlığın tanıdığı en eski bir kültür ve 'medeniyet merkezidir.
Uluğ Türkistan; batıda Hazar Denizi'nden, doğuda Altay ve Altın Dağları'na, güneyde Horasan, Karakurum Dağları'ndan, kuzeyde Ural Dağları ile Sibirya'ya kadar uzanan ve genişliği 5.000.000 (beş milyon) kilometre kare olan, oldukça geniş bir ülkedir .
Doğu Türkistan; Batı Türkistan’ın doğusunda ve Asya Kıtası'nın tam ortasında bulunmaktadır. Komşu ülkeleri olarak; güneyde Pakistan, Hindistan, Keşmir ve Tibet; güneybatı ve batı tarafından Afganistan ve Batı Türkistan; kuzeyde Sibirya ve nihayet doğu ve kuzeydoğuda Çin, Moğolistan gibi ülkelerle sınırlıdır. Rus-Çin işbirliği sonucu işgal edilen, bölünen ve paylaşılan Büyük Türkistan’ın doğu bölümü yani Doğu Türkistan komünist Çin işgali altındadır.
...........................................
DOĞU TÜRKİSTAN'DA ÇİN İSTİLALARI...
İkinci Bölüm
Tarihçilere ve Araştırmacılarına göre, Çinlilerin Asya’da yayılma tehlikesine kaşı Türkler tarih boyunca, Çinliler'in karşısında bir kaya gibi durmuş onların etrafa yayılmalarına engel olmuştur. Türkler'in sayesinde kuzeydeki ve batıdaki bir çok millet Çin istilasından kurtulmuş fakat,Türkler bu hizmetlerine karşılık Batı milletlerinden yardım görmek şöyle dursun, aksine onların da saldırısına, istilasına uğramışlardır.

Bugünkü komünist Çin istilası altındaki Doğu Türkistan üç defa Çin istilasınına uğramış.
Birinci Çin istilası - 1755-1865 arası
İkinci Çin İstilası – 1878-1944 arası
Üçüncü Çin Istilası - 1949 da

Büyük Türkistan 1870'li yıllarda gerçekleşen Rus istilası ile 1878 yılında gerçekleşen ikinci Çin istilası'na kadar bir bütündü. Türkistan'ın paylaşılmasında Ruslar ile Çinliler dayanışma içine girer, Türkistan’ın doğusunu ele geçiren Çin ordusunun yiyeceği Ruslar tarafından karşılanır. Batı Türkistan, Doğu Türkistan adları, bu iki yönlü istiladan sonra ortaya çıkar.
Bilinen şudur ki, dünyada hiçbir topluluk Çin istilası altındaki Doğu Türkistanlılar kadar zulüm ve katliamlara maruz kalmamıştır. Doğu Türkistanlılar kadar da yalnız başlarına bırakılmış zavallı başka bir topluluk yoktur. Çinliler '' Türk '' (Tu Cü) sözcüğünü hiç kullanmamışlar, kullanmamaktalar. Çünkü '' Türk '' sözcüğü,bütün Türk boylarını birleştiren ve tarih boyunca her zaman iktidar anlamıyla ortaya çıkan bir kavram olduğu için,Çin'in milli devlet geleneği olan '' Başkalarını birbirine karşı kışkırt ve parçala, yut '' politikasına ters düşmektedir. Çinliler'e göre, Çin işgalindeki herkes, kesinlikle Çinli olmalıdır..

KOMÜNİZM IRKÇILIĞA KARŞI ÇIKSA DA
DİKTATÖR MAO KATI BİR IRKÇIYDI
D.Türkistan’a Çin'den çok sayıda göçmen getirerek, d.Türkistan Türklerini kendi yurdunda azınlık durumuna düşürmeye çalışması Komünist Çin’in kurucusu Mao tarafından geliştirilmiş tipik bir Çin ırkçılığı uygulamasıdır. Sözde ırkçılığa karşı olan komünizm aksine Çin’nde ırkçılığı daha çok körüklemiştir. Özgürlük ve demokrasi kavramı ise Kızıl Çin'de ölüm fermanıdır. Çin polisi bir suçluyu yakalamak için bin adamı hapsetmekten, Çin mahkemesi bir suçluyu öldürebilmek için bin adama ölüm hükmü giydirmekten çekinmemekte.

Orhun Abideleri'nde yer alan Çinliler hakkındaki Türk tavsiyesi bugün de geçerliliğini korumakta. Bakın o abidelerde yer alan sözde Çinliler için ne deniyor :
'' Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş.''

Ne acıdır ki, Batı Türkistan toprakları üzerine kurulu Türk cumhuriyetleri soydaşları-kardeşleri komünist Çin zulmü altında inlerlerken onlar ile çeşitli anlaşmalara imza atarak,Çin'in dostluğunu kazanmaya çalıştılar.Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yöneticileri de Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin'i Devlet Nişanı ile ödüllendirdi.
KOMÜNİST ÇİN İBADETE DE KARŞI
Doğu Türkistan’da “ibadet hürriyeti” istedikleri gerekçesiyle binlerce Müslüman’ın katledildiği Nisan 1990 Barın Ayaklanması’nın ardından 22 Haziran 1990’da yayınlanan resmi bildiri de dinsizlik teşvik edilerek şunlar söylenmiştir:
“ Gerçek bir Komünist asla dine inanmaz... Tüm komünistlerin; Parti’ye, Sosyalizm’e ve Marksizm’e karşı gelmek için, bölücülerin “dini kullanma” faaliyetlerine karşı her zaman uyanık olmaları gerekir... Dindar olan veya dini faaliyetlere katılan bir komünist; Marksizm-Leninizm ve Mao-Zedung düşüncesinden sapmış demektir...”
……………………

D.TÜRKİSTAN’ DA DİL VE KÜLTÜR
Üçüncü Bölüm
İslâmlık öncesi Türk dilinden, en eski sözlü Türkçe'nin ardından gelen yazılı Türkçeyi Göktürk dilini ve özellikle Uygur Türkçesini kastediyoruz. İslâmlıktan önce Türkler Şaman, Buda, Mani Brahma dinlerine girmişler ve Çin, Sanskrit ve Tibet dillerinin etkisinde kalmışlardır. Bununla birlikte Türklerin bilinen ilk yazılarında (Orkun Yazıtları) pırıl pırıl katıksız bir Türkçe ve güzel bir dilin bütün özelliklerin vardır.
Ancak, İslâmlık öncesi Türk dil ve edebiyatın deyince akla Uygurca gelmektedir. Uygur Türkçe'si ve edebiyatı Türk dilinin gelişmesinde çok önemli bir aşamadır. Çünkü Uygurca bugünkü Türk lehçelerinin kaynağıdır. Türkçe'nin gelişmesi şive farklılıklarını Uygurca'dan sonra kazanmıştır. Uygurca sağlam bir Türk dili olarak sağlam esaslar üzerinde gelişmiş ve yabancı tesirlerine mukavemet etmiştir. Uygur Türkçe'si şiir hazinesi bakımından Türk edebiyatının çok güzel eserleri ile doludur.
Doğu Türkistan toprakları tarihîn en eski devirlerinden itibaren Türk yurdu olmuştur. Doğu Türkistan topraklan ya birçok Türk devletinin kurulduğu yer olmuş veya Türk Devletlerinin önemli sıklet merkezi olmuştur. Kronolojik olarak Doğu Türkistan da hüküm süren Türk Devletlerini de şöyle sıralıyabiliriz:
Hunlar, Tabgaçlar, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar, Büyük Selçuklular, Cengizhan'ın kurduğu Türk-Moğol Devleti, Timur Devleti gibi Cihan şümul Türk Devletleri kurulduğu gibi, bölgesel bir güç olarak kurulan Saidiye Devleti, Yakup han Devleti (Kaşgarya Devleti) gibi Türk Devletleri ile 1933 'te Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti, 1944 'te Doğu Türkistan Cumhuriyeti gibi Türk Devletleri kurulmuştur.
Türk Dilinin ilk lügati olan " Divan-ı Lügat'ı Türk " Doğu Türkistan'ın Kaşgar şehrinden olan Kaşgarlı Mahmud tarafından hazırlanıp Türklüğe armağan edilmiştir. Büyük Türk Dünyasının önemli bir parçasını teşkil eden Doğu Türkistan, Türk dünyasının kopmaz bir parçasıdır.
Doğu Türkistan Türkleri, komünist Çin yönetimini hiç bir zaman meşru yönetim olarak tanımamıştır.Bu nedenle her dönemde İstiklâl mücadelesine atılan Doğu Türkistan’ın istiklâli çok yakındır. İstiklâl Marşı şairimizin dediği gibi: BELKİ YARIN BELKİ YARINDAN DA YAKIN.. “
Tarih boyunca bütün Çin yönetimlerinin ortak politikalarından biri, ülkelerinde yaşayan azınlıkları ve işgalleri altında tuttukları ülkelerdeki milletleri, sindirme ve asimile etmektir. Çinli olmayanları asimile etmek Çinlileştirmek ''ÇİN'İN DEVLET POLİTİKASIDIR.''
Doğu Türkistan da sanayileşme yok denecek kadar azdır. Ayrıca mevcut sanayi işletmelerinde Türkler değil, Çin den getirilen Çinli göçmenler çalıştırılmaktadır. Doğu Türkistan geçimlerini tarım ve hayvancılıkla sağlamaktadırlar.
D.TÜRKİSTAN’IN NÜFUSU- YÜZÖLÇÜMÜ
Çin yönetiminin her türlü baskısına rağmen Doğu Türkistan Türkleri, şehirlerde yaşayanlar için bir çocuk, kırsal kesimde yaşayanlar için iki çocuk sınırlamasına uymamaktadırlar .Komünist Çin ' in Türklerin nüfus artışını önlemek için yaptığı bütün sınırlamalara Türklerin uymayışının temel sebebi millî bilinçtir.
Hamile kadınların vahşi bir şekilde mecburî kürtaja tabi tutmalarına, ağır ekonomik koşullara rağmen Türklerin nüfus artış oranları yüksektir. Çin yönetiminin yaptığı baskılar, Türk nüfus artış hızını durdurmak yerine tersine nüfus artış hızını kamçılamaktadır.

Doğu Türkistan'ın nüfusu,1949 yılından itibaren Türk dünyasındaki nüfus artış oranları baz alınarak yapılan ilmi istatistiklere göre 43.210.802 olarak belirlenmiştir. Yüzölçümü ise 1.828.418 km kare olup Türkiye den 2,5 kat daha büyüktür. Başlıca şehirleri de Urümçi (Başkent) Kaşgar, Hoten,Yarkent,Turfan, Kumul, Gulca(İli), Kuça, Aksu ve Karaşehir’dir.
D. TÜRKİSTAN’IN YERALTI ZENGİNLİKLERİ
Komünist Çin’in geçmişte ve bugünkü hükümetlerine bile karışma-ilgilenme hakkı vermediği Doğu Türkistan çok büyük yeraltı zenginliklerine sahip.1934-1943 yıllarında Ruslar tarafından yapılan araştırma ve tetkiklerde; 5 yerde Uranyum, 5 yerde Volfram 13 yerde Kalay , 32 yerde Kurşun, 50 yerde toplam 18 milyon 500.000 ton Altın, 46 yerde Demir, 70 yerde Kömür, 2 yerde Cıva, 6 yerde Amonyak yatakları tesbit edilmiştir.Ayrıca 160 milyar tondan fazla 910 bin km2'lik alanda petrol tespit edilmiştir. 2.5 milyon metre küp doğalgazı ile Suudi Arabistan'dan daha zengindir.
Sadece Doğu Türkistan'ın Tarım Havzasında 74 milyar varil petrol rezervi mevcuttur. Bunda, Cungarya ve Turfan bölgesindeki zengin petrol yatakları hariçtir. Yine başka bir araştırmaya göre Karamay bölgesinde günde 170.000 varil yılda ise 1.286.000 ton petrol Çinliler tarafından çıkarılmaktadır. 160.000 ton rezervi olan bu petrol yatağı yine tamamen Çinlilerin kontrolünde olup, çıkan zenginliklerden Doğu Türkistan Türkleri kesinlikle istifade edememektedirler. 1949 YILINDAN BERİ BÜTÜN BU ZENGİNLİKLER KIZIL ÇİN TARAFINDAN SÖMÜRÜLMEKTEDİR.


TÜRK MEDYASINDA D.TÜRKİSTAN
Türk dünyasının yarası: Doğu Türkistan
Dördüncü Bölüm
Akşam gazetesi yazarlarından Güler Kömürcü yukarıda başlıkla kaleme aldığı yazısında "... Çin zulmü altında inleyen Doğu Türkistan halkının insan hakları mücadelesini Dünya Uygur Kurultayı’nın tepe isimlerinden Dr. Erkin EMET’in yorumlarıyla aktaracağım " diyor ve Erkin Emet'in yaptığı açıklamalarına yer veriyor.
İşte Erkin Emet'in açıklamaları;

" Bizlerin acısı çok derin ama bu acı Türkiye’nin ilgisizliği, Ankara’nın denge politikaları arayışı içinde bizleri, Türk kardeşlerini feda etmesi nedeniyle katlanmakta. Çin Hükümeti tüm insani haklarımızı elimizden aldı, sahipsiz kaderimize terk edildik. Özellikle 11 Eylül olayından sonra, Çin Hükümeti uluslararası terörizmi bahane ederek Uygur Türkleri’ni keyfi tutuklamaya başlamış, dini kültürel hakları ağır bir şekilde kısıtlanmaktadır. Bakın, Uluslararası Af Örgütü’nün ‘Uygurlar, Çin’in terörle savaş adına uyguladığı baskıdan kaçıyor’ adlı raporu bu konuda ne demektedir:

‘Son yıllarda Şin Cang Uygur Özerk Bölgesi’nde insan hakları ilallerinin ağırlaşmasına bazı ek faktörler de birleşerek katkıda bulunmuş ve bölgedeki Uygur nüfusunun duyduğu hoşnutsuzluğu daha da artmıştır. Yetkililerin, birçok Uygur’un ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının ciddi ve yaygın olarak ihlal edilmesine dair yakınmalarına hitap etmede yetersiz kalması bölgede bir gerilim kaynağı olarak durmaktadır. Uygurlar arasında yüksek işsizlik oranı devam etmektedir ve bildirildiğine göre, Han Çinli işçilerin bölgeye akınının sürmesi, Uygurların iş gücü pazarında daha da fazla dışlanmasına yol açmaktadır. Bildirildiğine göre, on binlerce Uygur kitabının yasaklanması ve yakılması ile Eylül 2002’den itibaren Sin Can Üniversitesi’nde birçok derste Uygurcayı eğitim dili olarak yasaklayan bir resmi politikanın dayatılması da dahil olmak üzere kültürel haklar üzerindeki kısıtlamalar da son yıllarda ağırlaşmıştır.’

Doğu Türkistan konusu, Türk Dünyası’nın kanayan yaralarından biridir. Kısacası, Doğu Türkistan dünyanın en zengin ülkelerinden biri olmasına rağmen, belki en fakir olan ülkedir.

TÜRKİYE’NİN DOĞU TÜRKİSTAN POLİTİKASI YOK
Batı ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri, Doğu Türkistan meselesine insan hakları çerçevesinde yaklaşmakta. Bugün Çin’de Uygur Türkü demek eşittir ‘terörist’, terörist demek eşittir Uygur Türkü oluyor. Çin, Uygurlara karşı psikolojik savaş ilan etmiş durumda. Kardeş Türk liderlerini Çin’e davet edip, terörizme karşı mücadelede işbirliği yapacağız diyerek Uygurlara karşı psikolojik savaş yürütmekte. Dolayısıyla tekrar söylüyorum; Türkiye Cumhuriyeti, Doğu Türkistan meselesinde bir söylem geliştirmelidir. En azından bu meseleye insan hakları açısından yaklaşmalıdır.

WASHINGTON’IN TAVRI
Washington’da kurulan sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti ile ilgili ne düşündüğüme gelince; Washington’da sürgünde Doğu Türkistan Hükümeti ilan edildi. Bu hükümetin kuruluş zamanı beni düşündürmektedir. Bildiğimiz gibi dünyada 40 civarında Doğu Türkistan teşkilatı bulunmaktaydı. Çok uzun bir uğraş sonucunda Haziran 2004’te bütün teşkilatın çatı örgütü olan Dünya Uygur Kurultayı Almanya’nın Münih şehrinde kuruldu. Bu kurultay kurulduktan 3 ay sonra hükümetin kuruluşu pek çok Uygur Türkü’nü düşündürmektedir. Çok uğraş neticesinde gerçekleştirdikleri birlik ve beraberliği bozduğuna inanmaktadır.

Bizler için en acısına gelince; Ne yazık ki, kardeş Türk medyasında çok az yer verilmekte. Ben bir Doğu Türkistanlı olarak Türk medyalarının Doğu Türkistan meselesine daha fazla yer vermesini ve Ankara’nın en azından Doğu Türkistanlıların insan haklarına uluslararası platformda sahip çıkmasını umut ediyorum..."

RADİKAL gazetesi;
“ Talabani'ye Barzani'ye Kırmızı Pasaport
verenler Rabiye Kadir’e vize vermediler!.. “
Bir zamanlar Saddam’ın baskısı sonucu dağlarda kalan, hiç bir ülkenin sahip çıkmadığı Talabani ve Barzani’yi koruma altına alarak Kırmızı pasaport verenler Doğu Türkistanlı soydaşlarımıza ise sahip çıkmadılar.

Çin`in Bush yönetiminin çabaları ve baskıları sonucunda serbest bırakılması sonrası ABD`ye getirilen Uygur İnsan Hakları Ve Demokrasi Hareketi’nin lideri Rabiya Kadir Türkiye’yi ziyaret etmek isteyince bugünkü yöneticilerimiz de vize vermediler.

Radikal gazetesinin haberine gore, “ Ah, Türkiye'yi o kadar görmek istiyorum ki! Biliyor musunuz, bütün Doğu Türkistanlı Türklerin gönlündeki kutsal ülke Türkiye'mizdir. Maalesef, hiçbir Türk dışişleri yetkilisi veya sivil toplum kuruluşu üyesi bugüne kadar beni aramadı. Eğer beni TBMM veya bir sivil toplum kuruluşu davet ederse, seve seve gelirim ” diyen Rabia Kadir aynı zamanda Atatürk hayranı.

“ Mustafa Kemal Atatürk'ün adını küçük yaşlarımda annem ve babam kulağıma fısıldamıştı. Atatürk'ün büyüklüğünü gençlik yıllarımda öğrendim. Ankara'daki Anıtkabir'e giderek, uzaktaki Doğu Türkistan halkının sesini yazmak isterim. Atatürk, Türk dünyasına büyük ilgi duyar ve önem verirdi. Yazık ki, Atatürk'ün bu mirasına fazla sahip çıkılmıyor " diyen Rabia Kadir’in, Türkiye’de yapılacak National Endowment for Demokrasi, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı ve Helsinki Yurttaşlar Örgütü`nün İstanbul`da düzenleyeceği “ 4. Dünya Demokrasi Hareketi” kongresine katılmak amacıyla yaptığı vize başvurusu geri çevrilmiş.

Yıllardır demeçlerinde Türkiye`nin demokratik gelişiminden övgüyle söz etmesiyle tanınan Rabia Kadir, kendisine geçit vermeyen ülkenin Türkiye olmasından ötürü son derece üzüntü duyduğunu, dünyaya Çin yönetiminin Uygurlara uyguladığı baskı politikalarını anlatan bir kişi olarak Türk devletinin tavrına anlam veremediğini de söylüyor.
Washington’da kurulan sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti ile ilgili ne düşündüğüme gelince; Washington’da sürgünde Doğu Türkistan Hükümeti ilan edildi. Bu hükümetin kuruluş zamanı beni düşündürmektedir. Bildiğimiz gibi dünyada 40 civarında Doğu Türkistan teşkilatı bulunmaktaydı. Çok uzun bir uğraş sonucunda Haziran 2004’te bütün teşkilatın çatı örgütü olan Dünya Uygur Kurultayı Almanya’nın Münih şehrinde kuruldu. Bu kurultay kurulduktan 3 ay sonra hükümetin kuruluşu pek çok Uygur Türkü’nü düşündürmektedir. Çok uğraş neticesinde gerçekleştirdikleri birlik ve beraberliği bozduğuna inanmaktadır.

Bizler için en acısına gelince; Ne yazık ki, kardeş Türk medyasında çok az yer verilmekte. Ben bir Doğu Türkistanlı olarak Türk medyalarının Doğu Türkistan meselesine daha fazla yer vermesini ve Ankara’nın en azından Doğu Türkistanlıların insan haklarına uluslararası platformda sahip çıkmasını umut ediyorum..."


KOMÜNİST ÇİN'İN KATLİAMLARI DURMUYOR !
Beşinci Bölüm
Doğu Türkistan’da “ibadet hürriyeti” istedikleri gerekçesiyle binlerce Müslüman’ın katledildiği Nisan 1990 Barın Ayaklanması’nın ardından 22 Haziran 1990’da yayınlanan resmi bildiri de dinsizlik teşvik edilerek şunlar söylenmiştir:
“ Gerçek bir Komünist asla dine inanmaz... Tüm komünistlerin; Parti’ye, Sosyalizm’e ve Marksizm’e karşı gelmek için, bölücülerin “dini kullanma” faaliyetlerine karşı her zaman uyanık olmaları gerekir... Dindar olan veya dini faaliyetlere katılan bir komünist; Marksizm-Leninizm ve Mao-Zedung düşüncesinden sapmış demektir...”
Hür Asya Radyosu 15 Şubat 2008 tarihli yayınında da, 4 Şubat günü Doğu Türkistan’ın başkenti ÜRÜMÇİ ’de Doğu Türkistan’lı direnişçi güçlerle Çin polisi arasında çıkan çatışmada 18 Doğu Türkistan’lının şehit olduğunu duyurdu.
Çin hükümeti katliamı Hong Kong’da yayınlanan “Yıldızlı Ada” adlı gazetede yayınlanana kadar Doğu Türkistan dahil olmak üzere tüm dünyadan sakladığı da ortaya çıktı.

Daha önce Kosova’da şimdi de Doğu Türkistan’da yapılan bu katliamları-cinayetleri duyduğumuzda gözlerimiz hani şu uyduruk Dünya İnsan Hakları savunucusu olduklarını söyleyen şarlatanları aradı ve kulaklarımızda tepkilerini duymak istedi ama hiç sesleri çıkmadı.

D. TÜRKİSTAN TÜRK’ Ü MUTLAKA
İSTİKLALİNE KAVUŞACAKTIR
Çinliler'in, Türk komünistlerini yani vatan hainlerini kullanarak, ister siyasi bakımdan olsun, ister maddi ve manevi bakımdan olsun, Doğu Türkistan'da yürüttüğü bütün eylemleri, bazen sinsi, bazen açık olarak, Doğu Türkistan Türklüğü'nü top yekun yok etmeye yöneliktir.

Bu yüzden Doğu Türkistan Türkleri'nin Çinliler'e karşı duyduğu kin ve nefret sonsuzdur. Bu kin ve nefretlerin 250 yıllık birikimini, patlamaya hazır bir bomba gibi Kalbinde taşıyan Doğu Türkistan Türkleri, istiklal ve özgürlüğünü elde edene kadar geçmişte olduğu gibi yine birçok isyanları ve olası acımasız kanlı katliamları göze alacaktır.


Derleyen Hulusi Şenel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.